Takvimin, tarihin bir önemi yok aslında. Neyi beklediğini unutacak kadar beklediğin ve sonunda bekleyecek bir şeyin kalmadığını fark ettiğin an, işte en uzun gece o zaman yaşanıyor.
22 Aralık 2020
21 Aralık 2020
20 Aralık 2020
"Kimsenin birbirine acımadığı, birinin ötekine yardım etmeyi aklından dahi geçirmediği soğuk ve umutsuz bir dünyada’’ yaşıyoruz. Yalnızlıktan korktuğumuz ama sürekli yalnız kalmaya çalıştığımız, yalnızlığımızın yetmediği ve bitmediği bir çağdayız. Ama, kendimizi ve birbirimizi tanımaya gayret etmekten başka çıkar yolumuz da yok."
Kendimizle olan derdimiz önemlidir ama. Filmler ya da kitaplar dünyayı değiştirmiyor çünkü; filmi seyrettikten, kitabı okuduktan sonra duyguları harekete geçerek dönüşen insanlar değiştirebiliyor. Bu yüzden ‘’kendimizi değiştirmeden dünyayı değiştiremeyiz’’ ve bu yüzden ‘’ne söylediğimiz’’ kadar önemli olan bir başka husus da, ‘’nasıl söylediğimiz’’dir.
17 Aralık 2020
13 Aralık 2020
06 Aralık 2020
02 Aralık 2020
29 Kasım 2020
İnsanın her geriye düşüşü, her kaybedişi, yeni başlangıçların temeli esasında. Kendimizi dünyanın merkez odağına koyduğumuz gün, ben de varım dediğimiz zaman iç huzura bir adım daha yaklaşıyoruz demektir. Dünyanın merkezi deyince, insanlardan soyutlanmak yada ben yarattım maneviyatı değil kastettiğim. Bu ahir yaşam da ben de bir iz bırakıp göçtüm demek.
24 Kasım 2020
Daha yükseği amaçlayan ve o yoldaki ilerleyişe kendisini kusursuzca ‘adayan’ bir insan, dağları yerinden oynatabilir, görünüşte içinden çıkılamaz durumlara çözüm bulabilir ve zorlukları daha üst seviyedeki durumlara dönüştürebilir.
Oluş seviyeni yükselt. Daha yükseği hedef al.
Düşleme sanatının, inanma ve yaratma sanatının olanaksızı olanaklı hale ve sonunda da kaçınılmaz olana dönüştürebilme kapasitesi olduğunu anlayacaksın.
Bu, bütünlüğünü sağlaman için birinci koşul.
22 Kasım 2020
15 Kasım 2020
09 Kasım 2020
Bugün telefon rehberimden tam 27 kişi sildim. Bunlar arasında en çok dikkatimi çekenlerden 2'si vefat etmiş kişilerdi. Bir şekilde onların numaralarını silmek, onları kalbimden sileceğim demekti sanki. O yüzden bu kadar bekletmiştim. Ama şimdi görüyorum ki onları kalbimden silmem mümkün değil. Her gün isimlerini görmesem bile orda durmaları hayatımda belki de hiç anlamlandıramadığım acı enerjilerin bir kısmının sebebi olabilir diye düşündüm. O yüzden numaralarını sildim. Ama kendilerini değil elbette.
30 Ekim 2020
kadınların hayattaki amacının aşk olduğunu dayatan düzen.
Hava atmalık bir aşk. Öyle bir aşk ki uğruna ölünür gibi görünen, ruhumuza işleyen o lanet formül.
Acı veren gerçek aşkın gerçek aşk olduğu hissi. Bizi üzen, kızdıran, kafamızı kurcalayıp bizi darmadağın eden aşkın.
Bu hayatta iki tip ilişki vardır. En iyiyi yapmak için çabalamaya sevk eden ve bizi yok eden.
Biri bize huzur verir, biri huzuru alır götürür.
Neden sürekli yanlış seçimi yaptığımızı aklım almıyor. Neden bizi darmadağın eden ilişkiyi seçiyoruz?
Ama toplum ve klişeler bizi o kaosa sürüklüyor. Acının eğlenceli olduğunu öğretiyor ama değil. Yanlış. Acı sapkındır, heyecanlıdır ama acıdır işte.
Tekrar sevmeyi öğrenmeliyiz. Görevimiz budur.
25 Ekim 2020
23 Ekim 2020
Yeni güne uyandığında dünyayı değiştirebilecek küçücükte olsa bir adım atabilirsin. Ancak geçmiş için yapabilecek bir santimlik adımın yoktur. Geçmişin maneviyatında takılıp kalmak her yeni güne biraz acı biraz da kederle başlamak demektir.
Soğuk rüzgarı arkana al, hızını kesme ve arkana dönüp bakma.
20 Ekim 2020
Dar Ayakkabı…
O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler. Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkanında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi. O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı. Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı. Kapının her çalınışında koştum. Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı. O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı. Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez okşadım. Uyku girmedi gözüme. Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben. Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı. Ama bunu babama söylemedim. O ‘Sıkıyor mu? ‘ diye sordukça ‘Hayır’ yanıtını veriyordum. ‘Dar, ayağımı acıtıyor’ desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı. O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım, topalladım. Soranlara ‘Dizimi vurdum’ dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim.
Doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir.
Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş…
Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre,
Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir…
Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.
Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.
Canınız yanar.
Topallaya topallaya gidersiniz.
Sonradan öğrendim yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı olduğunu…
16 Ekim 2020
“Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?”
04 Ekim 2020
Şiirlere, öykülere ve güzel düşlere inanan biriyim. Düş kurmadan bir hayat geçer mi? Hayat her ne kadar ezici bir şekilde baskı kursa da üzerimde, güçlü olmaya, tüm bu baskılara ve kirli dünyaya rağmen içimdeki yaşam ışığını söndürmemeye gayret ediyorum. Bu sayede çevremdeki soğuk maskeli insanların sıcak, sevgi dolu kalplerini görebiliyorum. Bazen içime kapansam da "umut" her daim var. Zira içimdeki dünya dışarıdakinden çok daha güzel olsa da kabuğumdan çıkıp kalabalıklara karışmam gerekiyor.
Çünkü hayat yaşamak için var. Kimse için değil ya da birileri öyle diyor diye değil. Sadece kendim için.
02 Ekim 2020
01 Ekim 2020
“Mutsuzluklar hayatımızı sardığında, derinden değişiriz; farklı duygulanımsal özelliklerine karşın mutsuzluğun olası imgeleri olabilen hüznün, kaygının, umutsuzluğun, depresyonun karanlık göllerine dalarız. Ancak yitirilmiş mutluluklara duyulan özlemden, bir zamanlar yaşanmış olup da artık ulaşılmaz olmuş duygulanım yağmurundan, kırılmış umutlardan ve imgelerden yıpranmış bir bilinçten, yitirilene yeniden sahip olmaya yönelik imkansız arzudan kaynaklanan mutsuzluklar da vardır. Yitirilmiş mutluluğun bilgisine sahip olmasaydık mutsuz olmazdık; zira, hayatında mutluluğu deneyimlemiş insan, daima mutlu olmak ister ve böyle olmadığında umudunu yitirir.”
26 Eylül 2020
24 Eylül 2020
20 Eylül 2020
11 Eylül 2020
02 Eylül 2020
23 Ağustos 2020
14 Ağustos 2020
04 Ağustos 2020
29 Temmuz 2020
27 Temmuz 2020
23 Temmuz 2020
22 Temmuz 2020
15 Temmuz 2020
10 Temmuz 2020
03 Temmuz 2020
02 Temmuz 2020
30 Haziran 2020
03 Haziran 2020
02 Haziran 2020
31 Mayıs 2020
30 Mayıs 2020
25 Mayıs 2020
Bütün yollar çıkmaza dayandı
Gerinemeyeceğin kadar daraldı gökyüzü
Bütün sevdaları tükettin
Sonun da sonundasın
Başkalarına değil kendine
Göster olağanüstü yürekliliğini
Son gösterinin tek seyircisi kendin ol
Bul bir umarını ki sen bulursun
Bırak kendini dipsiz doruksuz boşluğun kucağına
22 Mayıs 2020
15 Mayıs 2020
11 Mayıs 2020
07 Mayıs 2020
03 Mayıs 2020
01 Mayıs 2020
İSTANBUL'DA 1 MAYIS
Kıpkızıl, kan kırmızı bayraklarımızın alevinden
Sarı korsan bir balon gibi soldu güneş.
Ciğerlerimizde şişen türküler ateş!
Kol kola
Düştük yola
Yedikule'den amele evleri Sirkeci'ye dayandı,
Karagümrük kırmızıya boyandı.
Kasımpaşa tersaneyi yüklendi sırtına,
Geçtik köprüden
Geliyoruz:
Yol ver bize Cadde-i Kebir!
Kaldırımları söken topuklarımızla
Tokatlıyan'da göbekli mebusları tokatladık.
Osmanbey'in ensesine atladık!
Zifosladık Şişli'nin kadife mantosunu!
Bugün toz kondurmuyoruz keyfimize!
Bugün "Mayıs Bir"!
Bir Mayıs'ta İstanbul
Bizim olmuş gibidir!
Hürriyet-i Ebediye tepesinde taş kesilen
Mahmut Şevket'in iskeleti!
Seni oraya diken sınıf
Zırnık kadar bile vermedi bize hürriyeti;
Yıkıl karşımızdan!
Yangınları haykıran Yangın Kulesi tepeden bakma bize
Bir gün elbet
Seni borazan yapacağız kendimize,
İstanbul'un ağzı
Haykıracak kızıl inkılabımızı!
23 Nisan 2020
15 Nisan 2020
11 Nisan 2020
07 Nisan 2020
04 Nisan 2020
02 Nisan 2020
31 Mart 2020
26 Mart 2020
24 Mart 2020
21 Mart 2020
19 Mart 2020
12 Mart 2020
08 Mart 2020
....kimi der ki kadın
soğuk kış gecelerinde serip bir döşek gibi yatmak içindir
kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde dokuz zilli bir köçek gibi oynatmak içindir
kimi der ki hamur yoğurur
kimi der ki çocuk doğurur
kimi der ki bunca yıldır yaşıyorum hayalimdir
kimi der ki boynumda taşıyorum vebalimdir
ne hayal ne vebal ne döşek ne köçek
o benim kollarım, bacaklarım, dudaklarım ve başım
o benim öz kardeşim, eşim, kavga yoldaşımdır...
03 Mart 2020
26 Şubat 2020
20 Şubat 2020
13 Şubat 2020
07 Şubat 2020
03 Şubat 2020
23 Ocak 2020
20 Ocak 2020
18 Ocak 2020
16 Ocak 2020
13 Ocak 2020
08 Ocak 2020
03 Ocak 2020
Ruhunuzu köreltede bilir, iyi de edebilir. Bu topraklarda Devramber'ler bile size yüzünü dönmeyebilir... Ne beklediğinize bağlı.
Büyük bir metropol de doğup büyüdüyseniz eğer küçük coğrafyalardan beklentinizde az olmalı. Ancak ruhunu onarmak isteyen birey tam da bu şehirlerde nefes alır.
Zaman ve mekan sıkıştıysa, kaçış yolu da daralır.