27 Aralık 2019

İnsanı hayatta tutan en büyük manevi değer umut.
Yaşama umudu..
Umut ettiği zaman insan, birini sevebiliyor, hayal kurabiliyor, kendine hedefler koyabiliyor. Bunlara biraz yaklaştığında hayata tutuna biliyorsun.
İnancı kalmamış insanı ise ancak rasyonel bir değerle ayakta tutabilirsiniz. Bu umut etmekten daha zor olabilir.
İnsan hayattan ne bekler ki; 
Kimi ölene kadar seveceği bir eş ve çocuklar..
Kimi bir tag'ın altında tek başına, omuzlarında sadece parasını korumanın getirdiği bir yük..
Kimiyse binlerce anılar biriktirdiği kaybettiği kişinin, o değil de ben olsaydım diyebilmeyi...
"Belki de az, hayat ve ölüm kadardır!"

24 Aralık 2019

“Ruhumuz ve bedenimiz, atalarımızda da olan bireysel öğelerden oluşur. Bireyin ruhundaki yenilik, çok eski öğelerin sonsuz değişimlerinden biridir. Bu nedenle ruhun ve bedenin yoğun bir biçimde tarihsel nitelikleri vardır ve bunlar bir varlık dünyaya geldiğinde, kendilerine bu yeni şeyin içinde doğru dürüst bir yer bulamazlar, yani atalarımızdan gelen nitelikler bu yeni şeyle tam uyum içinde değildirler. Günümüz ruhu çağdaş olduğunu savunsa da, insanoğlunun ne Ortaçağ’la ne Antik Çağ’la ve ne de ilkellikle işi bitmiştir. Buna karşın, bizi köklerimizden uzaklaştırdıkça artan bir gelişme seline kendimizi kaptırdık gidiyoruz. Çoğu zaman, geçmişten kopmak, geçmişi yok etmek demektir. Böyle olduğunda, ileriye doğru gitmekten başka bir olasılık kalmaz. Oysa medeniyetimizin getirdiği hoşnutsuzluk, köksüzlüğümüzün ve geçmişle bağlantımızın yitmesinin sonucudur.”

16 Aralık 2019

Bir takım sözcükler var ki, hiçbir zaman iyi anlayamadım, günah sözcüğü gibi. Oysa insanların yaşama karşı günah işlemediklerini bildiğimi sanıyorum. Çünkü yaşama karşı bir günah varsa belki de bu günah, ondan umut kesmekten çok, başka bir yaşam umut etmek, bir de onun acımasız büyüklüğünden kaçmaktır.

10 Aralık 2019

‘Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim’, dedin
‘bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.

09 Aralık 2019

Monoton giden hayata ve kuralsız insanlara tahammül edemem. Her yalnız kaldığım anda, bir şeyleri sorgulamaya başladığımda gerçeklerle yüz yüze gelirim ve hayatta en son isteğim gerçeklerle yüzleşmek. Gri bir şehir, kapalı bir hava bile direncimi kırar ve moralimi bozar. Sadece melankolik yetmiş beş promilli bir gece de, tümüyle yalnızken, unutulmuş ve kaybolmuşken, hiç bir şeye yararımın kalmadığı anda kendimi bulurum. Bu bazen huzur verir bazense hayatın tüm yükünü omuzlarımda hissettirir.

06 Aralık 2019

"Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan, kendi kendini öğütür, bitirir."

02 Aralık 2019

Bazen bir okur, okuduğu kitapta, bir seyirci sinema da, yahut tiyatro da kendi deneyimindeki yaraları kapatmaya çalıştığı için o an'a ait olmayı ister. Yani bir anlamda yitirmiş olduğu, zamana kaydettiği anı kovalar. Bu nedenle, huzursuzluk ve iletişimsizlikle yaşadığı çağdaş hayatın yarattığı boşlukları doldurmayı umar.
Günün birinde bu acıları hiç yaşamamış olmak adına, sevdiğin kişinin hiç varolmamış olmasını dilersin.