31 Temmuz 2018

Bazı zamanlar yazacaklarımı bir yere hızlıca not almak istiyorum. Zira tekrar hatırlamaya çalıştığımda kurduğum kısa zincir aklıma gelmiyor. Umarım Alzaymır başlangıcı olmuyorumdur.
"...ama er geç, ben de unutacağım, değil mi? Bütün hatıralarım silinip gidecek. Peki ben ne olacağım? Telefon numaraları bir şey değil de. Benim şahsiyetim ne olacak?

26 Temmuz 2018

Yanmış bir orman alanının canlandırılması 10 yıl, yeniden ormanlaşması 50 yıl alıyor. Yanmış, körleşmiş bir vicdanın ıslahı ise imkânsız. Vicdansızlık kendini sokan bir akreptir.


20 Temmuz 2018

Yazmak için yazmak da bir saçmalık. Huzuru nerede, kiminle ne ile bulabileceğini aramak gibi... Benliğini aramak, yalnız kalmak...
Bu arayış bile insanı yormaya yetiyor, kimi Ege'de mavi-yeşil bir huzurla, kimi Ağrı'da zirve de, en tepede.
Ya sen? Ya ben?
Bir yerler var, bıkkın ruhuma iyi gelecek biliyorum. Zira bir 33 yıl daha çekilir değil bu tatsız sabahlar.
Kaygılarımızın bittiği gün mutlu olacağız. 
“İnsan yer yatağından kolunu uzattı mı hemen halıyla karşılaşır albayım. Sabahları kimseyi uyandırmadan, sessizce yola koyulurdum; gezici din adamları gibi. Yalnızlığın dinini yayıyordum. Ben Tanrı misafiriyim, kendisinin çok selamı var sizlere.” 

19 Temmuz 2018

"Ben fakir değil; tutumlu bir insanım. Asıl fakirler sürekli hayattan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyenlerdir. Ben hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim hayat için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır"

18 Temmuz 2018

Kapı ne kadar dar olsa da 
Cezalarım ne kadar ağır olsa da, 
Hayatımın efendisi de benim ruhumun kaptanı da!

Mandela

16 Temmuz 2018

Durmadan avuçlarım terliyor,
İnildiyor ardımdan
Girdiğim çıktığım kapılar.
Trenim gecikmeli, yüreğim bungun,
Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.
Dolanıp duruyorum ortalıkta.
Kedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim,
Rakım bir türlü beyazlaşmıyor.
Anahtarım güç dönüyor kilidinde,
Nemli aldığım sigaralar.
Ne zaman bir dosta gitsem
Evde yoklar.

10 Temmuz 2018


Vurulmuşum
Düşüm gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam Kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz yargısız...
Zaman sağır hakim 
Aşk kör yazar
Vefa lal müzisyen olduğu bu zamanlarda
Acılar ile harmanlanmış haritalarda
Zulum yutup nefret kusmuş bu yollarda
Samimiyetsiz odalar ve sevdasız ocaklarda 
İnsan insanın halinden ne kadar anlar
Bu dünyada herkes vefa eksikliğinden ölecek yaşta 
Vefanın unutulduğu bu çağda 
İnsan insanın halinden ne kadar anlar
Sevsek
Gözlesek
Özlesek
Ağlasak 
Verdiğimiz tüm emeklere hayıflansak
Sussak konuşsak ve tekrar sussak
Sevsek sonra yine
Gönlümüze her geleni baş üstünde ağırlasak 
Ve her sorduklarında iyiyim diye yanıtlasak
Bizim halimizden kim anlar
Nasıl anlar haldaş
Her şeyi bırak bir kenara ve söyle bana
İnsan insanın halinden ne kadar anlar haldaş..
“Psikanalizin bir bilim olup olmadığının söylenmediği bugünlerde, bir sanat olduğunun söylenmesi belki de şaşırtıcı değildir. Bir konuşma tedavisi olarak, kullandığı araç çoğunlukla dil olduğu için de, benzerliğinin en açık olduğu sanatlar edebi sanatlardır. Güven veren analojiler kurmaya yönelik telaşlı çabalar konusunda edebiyat, bilimin ardından en ümit verici alandır.”

09 Temmuz 2018

“Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol”

02 Temmuz 2018

Vicdan denen şey bağırsak gibidir. Sen uyurken de çalışır. Köreltsen de insaniyetini; işlediğin o korkunç cinayet, çıktığın idam sehpasıdır. Sımsıkı düğüm olur boynunda, kurbanının yağlı urgan gibi elleri. Kimse katil olduğunu bilmese de, her gece kendin asarsın kabuslarında kendini. Bağırsak vicdan gibidir. Derdin boşaltmaksa içini, kendin çekersin ipini. İnsan dener ve yanılır.