31 Mart 2020

Yalnızlık; kalabalık şehirlerde ölmek gibi. Ta ki çok sevdiğiniz biri ölene dek, ölümle tam anlamıyla karşılaşmazmışsınız gibi..
Doksanlı yıllarda yaşadığımız elektrik kesintilerinde evde yaşanılan sessizlik gibi şehir, herkes evine dönmüş, sadece otoyolların cıvalı sarı lambaları kadarıyla aydınlanıyordu yollar.

26 Mart 2020

Ölmeye yanaşmadığı sürece insan yaşamayı seçiyor demektir. O zaman da görece de olsa, yaşamaya bir değer veriyoruz demektir. Umutsuz bir edebiyat ne demek olabilir? Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa, bir anlam taşır. Gerçek umutsuzluk can çekişme, mezar ya da uçurumdur.

24 Mart 2020

Zihniniz binlerce kişinin aynı anda konuştuğu ve kimsenin birbirini anlamadığı bir rüya.

21 Mart 2020

Karantina günlerinde yalnızlık...

Ünlü Rus yönetmen Tarkovsky’ye sorulan “İnsanlara ne söylemek istersiniz?” sorusunun cevabında önemli bir yaklaşım var bu konuya dair.

“Bilmem… Sanırım yalnız olmayı öğrenmeleri gerektiğini ve kendi başlarına mümkün olduğu kadar çok zaman geçirmek için uğraşmalarını söylemek isterim. Bugünün gençlerinin hatalarından biri gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde bir araya gelmeye çalışmaları. Kendini yalnız hissetmemek için bu başkasıyla beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge. Her insan çocukluktan itibaren kendiyle zaman geçirmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyar. Yalnız olması gerekmez ama kendiyle kaldığında sıkılmamalıdır. Kendi kendine kaldıklarında sıkılan insanlar bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir.”

19 Mart 2020

"Eğer çok param olsaydı dönümlerce orman satın alırdım. Etrafına bir duvar örer, sanki içinde başka bir zamandaymış gibi yaşardım."

12 Mart 2020

“Sonsuzluk, sonsuz zamana sahip olmak değildir. Sonsuz aydınlığı yaşamak istiyorsan geçmiş ve geleceği aklından çıkar, şimdide kal." 

08 Mart 2020


....kimi der ki kadın
soğuk kış gecelerinde serip bir döşek gibi yatmak içindir
kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde dokuz zilli bir köçek gibi oynatmak içindir
kimi der ki hamur yoğurur
kimi der ki çocuk doğurur
kimi der ki bunca yıldır yaşıyorum hayalimdir
kimi der ki boynumda taşıyorum vebalimdir
ne hayal ne vebal ne döşek ne köçek
o benim kollarım, bacaklarım, dudaklarım ve başım
o benim öz kardeşim, eşim, kavga yoldaşımdır...

03 Mart 2020


96, İzmir. Pınarbaşı gazinosu. Biz Bulgar'ın damında boğma rakı içiyorduk seninle. İki el silah sesi diye geçtiler telsizden. Senin karın o sıralar hamile, o gün İstanbul'dan telefon gelmiş sana ilk bana söyledin. Kızım olacak Cevdet dedin! Sarıldık birbirimize, kalbinin sesini duydum senin, sahur davulu gibi vuruyordu kalbin. Ben dedim, ıslatalım bunu. Bulgar'ın oraya gittik. Sonra telsiz gelince kalktık, ayakta duramıyoruz. Gittik, gazinonun arka kapısından dolandık. İlk cesedi gördük. İçeriden de çığlıklar geliyor. Deyyus bağırıyor, sus orospu sus diye. Biz daha içeri dalamadan sıktı pezevenk. Sustu kadın. Ben böyle elimi kaldırdım, iki yaptım sana. İki ceset. Mermiyi namluya sürdüm. Sonra bir çığlık daha duyduk. Kızın biri bize doğru koşturuyor. Kapıyı açtı tam çıkacak, arkadan vurdu deyyus. Kızcağız önümüze düştü. Gencecik kız. Yüzü gözü boyalı. Üç ceset etti. İki de telsizden, etti beş. Mermi sayıyoruz seninle. Şarjörü boşaltsın, alacağız içeri. Sonra duyduk sesi. Şarjörü attı, yenisini taktı puşt. Daha kim bilir neler var yanında. Cephaneyle gelmiş gazinoya. Rambo sanki. Senin yüzüne baktım. Sen taş yutmuş gibi oldun. Tabii farkındayım, karını düşünüyorsun. Doğacak evladını düşünüyorsun. İçeriden çığlıklar geliyor. Herif sıkıyor. Biz dalsak bize de sıkacak. Sana baktım senin çenen titriyor, elinde makine titriyor. dedim ki Selahattin sen girme. Sen burada dur. Ben tek başıma daldım içeri. Herif önce karnıma sıktı bir tane. Ben indirdim pezevengi. Yerden bir tane daha sıktı. O da buraya, sağ omzuma. Altı ceset. Biri garson, gerisi kız. Biri daha on dokuz yaşında. Ben çok istedim bir kız evladım olsun, olmadı. Senin evladın analı babalı büyüsün istedim. Allah sana evlat acısı göstermesin Selahattin. Allah kimseye vermesin. Şimdi suyunu iç, siktir git benim evimden. Bir daha geleceksen adam gibi gel. Kanıtla gel. Ekip arabasıyla gel. Ağzımı yoklamaya gelme. Sokarım hürmetine.

İlk başlarda iş kolay. Ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor... Dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. Gücün azalıyor... Derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. Yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. Artık tek başına değilsin. Biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin... Dağ yine yalçın. Ama artık yürümek zevkli. Nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. Çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var...
Şarkılar bize der ki; her birimizin içinde bir mucize vardır. Ve bu mucize yalnızca bir tek kişi içindir ve onunla yakınlaştığımız da, evren uzanarak kaderimizin gerçekleşmesine yardım eder.