31 Ekim 2014

Evet dostum, son söz son sükut..
Ahir dünyaya yazacak, yaşanacak çok şey olduğunu düşünürken öylece boşlukta hareket bile edemeden kalırsın.
Nefes alman güçleşir, nabzının atmadığını bile düşünürsün. Su boğazında düğümlenir,  sabahlar olmaz. Peki sebep; "seni artık eskisi kadar sevmiyorum".
İşte bu kadar basit, kimin kime çekim gücüdür bu, neyin aşkıdır bu efendiler. Çiviler sökülmeye başlanmış. Yarin adı rafa kalkmış. Yeni bir balık oltanın tam ortasında. Olta avuçlarında. Haydi halaya. Haydi Ah'lar ağacına.
Her neyse, diplomasi krizi yaşamadan bu orospu hayattan siktir olup gidelim. 

Unutulmuş gibiyim ben.
Ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir.
Bilmem ki nasıl anlatmalı?
Yalnız bile değilim.

ben sizin ruhunuza çiçek aşısı yapayım da çiçekler açsın ruhunuz

Yaranı yok sayıp bastıramazsın, açılan boşlukları başka boşluklarla dolduramazsın. Kanayan yarayı pansumanla iyileştiremez, ameliyattan kaçamazsın. Sadece kendini avutur, zaman akarken her geçen gün daha fazla hissedersin. Yüzleşmek, kanayan yarayı kapatmak zorundasın, canın çok ama çok yansa da..

28 Ekim 2014

En Güzel Hikayem

itiraf etmek gerekirse,
benim de zaten hiç gücüm yok
yüzüm yok hiç umudum yok
ama bil ki; farklı bir hayaldi
işkenceydi bazen, bazen çok güzeldi
ama anlyorum sesinden
kurtulmuşsun sen
nokta konmuş, bitmiş.
en güzel hikayem


24 Ekim 2014

Duruyor Zaman

Her gün düzenli olarak sabaha karşı 05:35'de acı bir tatla uyanıp dünyaya, tekrar uyumayı denemenin verdiği mutsuzluk kadar yaşıyorum. Ardından 07:03 de çalan bir melodiye eşlik ederek uyanmak ise dünyanın hala aynı ivmeyle döndüğünü hissettiriyor.


23 Ekim 2014

Tesirsiz Parçalar

Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre ‘hayat’ ya da ‘siktiret’ diye cevap verip susuyoruz. Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz. Duyarlılık istemiyoruz, şefkat, acıma, yardım v.s de umurumuzda değil. İstediğimiz tek şey sükunet. Durmadan ‘neyin var?’ diye sorular soran bir insandan daha kötü tek şey geliyor aklıma. Durmadan ‘neyin var ?’ diyen birden fazla insan.. İnsanların bize yapacakları en büyük iyilik çenelerini kapalı tutup aptalca sorular sormaktan vazgeçmeleri. Bize baktıklarında arkamızdaki duvarı gören insanlar istiyoruz çevremizde hepsi bu..

15 Ekim 2014

Gözlüklerini artık takmıyor musun?'' diye sordu bana. dışarıya bakarak "hayır" dedim. "e görebiliyor musun peki böyle?" diye arsız gibi sordu. "Yeterince çirkinlik gördüm, bundan sonra görmesem de olur. Hem ben bazıları gibi mutluluğu uzaklarda aramıyorum, yakınımdakiler yetiyor bana''

11 Ekim 2014

"Şafak kızıllığında, ateşli bir sabırla silahlanmış olarak gireceğiz o muhteşem kentlere"


Ağır Ölüm

Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine "i" harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına

Pablo Neruda

08 Ekim 2014

Kobanê’yi savunmak ahlaki bir sorumluluk

IŞİD örgütünün Türkiye’ye saldırdığını, kendilerinden olmayan herkesi katlettiğini, kadınlara, kız çocuklarına tecavüz edip, kaçırdığını, erkekleri toplu halde idam ettiğini düşünün, ne yapardınız? Yezidilere Şengal’de uygulanan etnik temizliğin burada size karşı uygulandığını varsayalım, örneğin İzmir’de. Toprağınızı, canınızı ve onurunuzu savunmaktan başka bir çareniz var mı? Katliamcı bu zalim örgüte karşı Kobanê halkı da tam olarak bunu yapıyor, varıyla yoğuyla, dişiyle tırnağıyla dünyanın dört bir yanından gelmiş radikal teröristlere karşı bölgedeki son özgürlük alanını korumaya çalışıyor. Dolayısı ile bugün Kobanê’yi savunmak kendisine insanım diyen herkesin ahlaki sorumluluğu, bizim de.

07 Ekim 2014

#DirenKobane

Kalk yatağından,
Kalk türkü bardaki içki sofrandan!
Kardeşler'in öldürülüyor 
Susma 
Birşey yapamıyorsan sokağa çık!
Sesini yükselt !
Biz bin yıldır Türkün dostu olduk,
Şimdi uluslararası bir güç bize topyekun savaş açtı,
Bir kere dost olduğunu kanıtla kürde...!
Bir kere kardeşlik palavrana inandır bizi..!
Zaman susma zamanı değildir...
Bırak işi gücü
Bırak aşkı kadını
Bırak dünya telaşını 
Çocuklar katlediliyor 
Kadınlar satılıyor !
Sokağa Çık ‪#‎kobane‬

06 Ekim 2014

Pek Yakında

Beklentilerinizi her zaman küçük tutun ki, hayal kırıklıklarınız da o kadar az yara alsın. 



Bu koşuşma hiç mi durmaz
Aşık olsam kimse duymaz
O çölde senden başka gül açmaz, gül açmaz
Neden bana aşk şarkısı yazan çıkmaz, yazan çıkmaz

Güller sayılı hiç şaşmaz
Akar gider soru sorulmaz
Senin yerine hiç kimse dolduramaz, dolduramaz
Neden bana aşk şarkısı yazan çıkmaz, yazan çıkmaz

Bugünlerde geçmişimle yüzleştim,
Aklı başında biri yok hayatımda
Her yeni günden ne çok şeyi bekledim
İlerisi karanlıktı çözülmedim, çözülmedim

Bu koşuşma hiç mi durmaz
Aşık olsam kimse duymaz
O çölde senden başka gül açmaz, gül açmaz
Neden bana aşk şarkısı yazan çıkmaz, yazan çıkmaz
Mazhar Alanson

05 Ekim 2014

Bisiklet



Pedalı çevirdikçe yanağına değen rüzgardır hayat,
Daha hızlı çevirdikçe pedalı, tüm hücrelerinde hissettiğin o ılık rüzgardır, 
Geri de bıraktığın kırgınlıklara bakmak ise en büyük eylemdir.
Oysa ki; İki teker üstünde kurduğun denge kadar kolay değildi hayat.
Çevirdikçe pedalları yüreğinde bir yeşil ferahlığı, derdini elemini yüklediğin pedallar ise günah keçisi, çevirdikçe azalacak..
T.

Aşkın Dokunulmazlığı

İnsan âşık olduğunda hayatı değişir. Zaman sonsuz bir an'a bölünür. Dünya yörüngesinden çıkar. Tabiatın gergefi çiçeklerle bezenir.
Tesadüfler domino taşları gibi art arda dizilir. Devrilmesi için bir bakış, bir öpücük yeterlidir.
İşte bu yüzden her âşık Tanrı'ya müteşekkirdir.
İnsan âşık olduğunda şehir değişir. Aklı kalbine yenilir, mutluluk kederi öldürür, sevgi var olmayan bir ülkeden çıka gelir.
Çirkin kaldırımlar yağmurla ıslanmıştır, balık pulları gibi parlar. Binalar, gökdelenler kötü birer hatıra gibi silinir.
Yollar nehirlere, üst geçitler taş köprülere, viyadükler kırlara dönüşür. Yorgun insanlar gülmeyi öğrenir. Günaydın güzel sözcüktür. Sık söylenir. İşte bu yüzden her aşık devrime biraz müteşekkirdir. 
İnsan aşık olduğunda varlığı değişir. Renklerin sesini duyar, sözcükleri görür, notaların tatlarını alır. Elini toprağa sürse rengârenk çiçekler açar. Göğe baksa birkaç yıldız yanı başına düşer. Sadece âşıkların görebileceği bir haleyle sarıp sarmalanır. Kötü sözler, kıskanç bakışlar yara açacak dokunuşlar değmez aşığa. Ne geçim kaygısı ne işsizlik, ne de hayal kırıklığı.
Hiçbiri geçemez o çemberden. Nerede olursa olsun, uzun bir yolda yürür gibidir mutlulukla, işte bu yüzden her âşık biraz dokunulmazdır.

03 Ekim 2014

Çırpınıp da şan ovaya çıkınca
Eğlen şan ovada kal acem kızı

01 Ekim 2014

Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor! yalnızca, yaşama azmimiz bir parça eksiliyor; başka bir şey olmuyor… bir defa daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin hengamesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. sonra yara izi gibi bir şey kalıyor… zamanla kabuk bağlıyor. elin hep oraya gidiyor; kaşıyorsun… insanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun. hepsi yalan tabii… inanma! ben daha çok gencim.