21 Kasım 2023

“İnsan, doğanın ucubesidir. Çünkü insan hem bir hayvandır, hem de kendisinin farkında olan tek yaşam örneğidir. Kendisinin farkında olmasına rağmen bir hayvan bedeninde bulunması durumu muazzam bir ayrıklık ve korku hissi yaratır. Bu sebeple insan, bir birlik aramak zorundadır ve bunu iki şekilde yapabilir: Ya gerileme ya da ilerleme gösterebilir.
Gerilemekten kastım şudur: Farkındalığı ve aklı ortadan kaldırarak yeniden hayvan olmaya çalışabilir. Veyahut insani güçlerini yeni bir birlik buluncaya dek geliştirmesi mümkündür. Tabii ki bu, çok kısa bir açıklama; bu meseleyi biraz açmak isterim.
Üretken bir yaşam sürmeyen, bir şeyler yaratmayan biri bile, fincandan atılan bir zarmışçasına pasif biri olmayı istemez. Sınırı aşmayı arzular. Bunun bir yolu yaratmaktır, üretken insan olunur böylece. Ellerimle ürettiğim basit bir şey olsa bile bir yaratım söz konusudur. Fakat bir şeyler yaratamıyorsam, o halde yok ederek hayvansı halimi aşarım.
Yaşamı yok etmek, tıpkı onu yaratmak kadar yaşamı aşmaktır. Yaratmak için ilgi duymak, yetenek sahibi olmak gibi pek çok koşul gerekir. Oysa yok etmek için tek bir şey gerekir: Bir tabanca veya rakibiniz sizden zayıfsa güçlü bir kol.
Yok etme sürecinde yaşamı aşma arzumu da gidermiş olurum. Pasif bir hayvan olma durumunu aşma arzumu gidermiş ve böylece yaşam karşısında zafer kazanmış olurum. Aldığım intikamdır bu. Yaşamla üretken bir biçimde uyum sağlamama izin vermediği için hayattan aldığım intikamdır. İşte tam da bu yüzden bence yıkıcılık, zihinsel patolojinin en derin biçimlerinden biridir.

02 Kasım 2023

Neden bu dünyada her zaman ya derin bir sevginin içine dalıp kaybolmak ya da koyu bir nefretin karanlık dehlizlerinde kaybolmak zorunda olduğumuzu sorguluyorum. İnsan duygularının bu iki uç arasında bir yerde, daha dengeli ve sakin bir limanda demir atmasının gerçekten bu kadar zor olup olmadığını merak ediyorum. Bu iki duygunun yoğun çekişmesi arasında, huzurlu ve dengeli bir ara noktada var olabilmek neden bu kadar ulaşılmaz görünüyor?