29 Eylül 2017

“Ey Tanrım, sabahın mükemmel. Senin dünyanda insanlar canlı asansördeki küçük çocukları duyabiliyorum. Uçak gerçek mavi gökyüzünde uçuyor. Mide bulantısı senin gözünde bir depremdir. Dünyanın bile bir bedeni var. Ebediyen gözleniyoruz. Oturduğum mutfakta seni tanımaya çalışıyorum. Küçük kalbimden korkuyorum. Kolum neden bir leylak ağacı değil, anlayamıyorum. Korkuyorum çünkü ölüm de senin fikrin.”

25 Eylül 2017

“Bir gün gideceğim Kütahya`dan” dedim babama; “otur, dersine çalış” dedi.

“Kars`ı görmek istiyorum” dedim anneme; “akıllanmayacaksın sen” dedi.

“Seyyah olacağım, yollarda geçecek ömrüm” dedim abime; “beni örnek al da işletme oku” dedi.

“Doğa direnişçilerine katılıp, derelerin, nehirlerin ve ormanların bölünmez bütünlüğünü savunacağım” dedim öğretmenime; “böyle konuşmaya devam edersen disipline gönderirim seni” dedi.

“Çocuklara Barış Kültürü ve Vicdan Bilgisi dersleri anlatacağım tabiat ananın başucunda” dedim komşumuza; “senden adam olmaz” dedi.

“Beraber saz kursuna yazılalım, belki bir gün Munzur Festivali`nde çalar söyleriz” dedim arkadaşıma; “Tunceli`de ne işimiz var; ama bilirim ki sen gidersin” dedi.

“Karadeniz yaylalarının görsellerini indirdim, slayt yapmayı öğretsene bana” dedim bilgisayarcı tanıdığıma; “bütün arkadaşların porno seyrediyor, sen nelerle uğraşıyorsun” dedi.

“Ben bir kulübe yapmak istiyorum kendime, bana yardım eder misin?” dedim marangoza; “ elin ekmek tutsun da TOKİ`den ev al kredi çekip” dedi.

“Bahçenize bakmama, çiçekler ekmeme izin verir misiniz?” dedim aile dostumuza; “ zeki bir çocuksun ama boş işler peşindesin” dedi.

“Ekoloji kitapları var mı?” dedim kitapçıya; “dua kitapları vereyim sana” dedi.

“Doğada bir başına yaşayan insanlara özeniyorum” dedim bakkala; “bırak bunları, vatanına milletine faydalı bir insan ol” dedi.

“Kendi bisikletimi kendim tasarlayacağım, çizimiyle uğraşıyorum şu ara” dedim sanayideki ustaya; “işe girdiğinde birikim yap, hiç olmazsa ikinci el bir araban olsun” dedi.

Bir gece Neşet Ertaş girdi rüyama. “Ah güzel gardaşım, ölülerden bilme beni; yoruldum, gittim” dedi. “On beş yaşındayım ve kendimi yorgun hissediyorum” dedim. “Saz çal” dedi. “Öğreneceğim, söz” dedim. “Kendi sözünü yaz, kendi türkünü havalandır” dedi. “Yapabilir miyim, bilmiyorum” dedim. “Yaparsın gardaşım, özü toprak kokanın gözü yağmur dolarmış; bundandır yorgunluğun, kederin, sitemin” dedi. Diyemedim bir şey ve iki gözüm iki bulut oldu o anda; iki buluttan yağmur indi başucumdan ayakucuma kadar… “Üzülme gardaşım, Kırşehir`e gel” dedi Neşet Ertaş. “Ah bir düşsem yollara, ilk Kırşehir`e geleceğim” dedim. “Babamla ben yan yanayız, önce babam Muharrem`e selam ver, sonra bana” dedi. “Sen ne güzel bir adamsın, sen ne güzel bir abdalsın” dedim. Gülümsedi bana. “Sen özünle yaşıyorsun; bir avuç toprakta vücut bulmuş senin özün gardaşım, ne mutlu sana” dedi. Sarıldık birbirimize. Nereden gelmişse dilime, nasıl konmuşsa, bir türkü havalandırıyordum uyandığımda; özümden dünyaya doğru.bir can hali…

Bir başıma üryan kalsam
Sözüm bitse, sükut etsem
Şu dünyadan ayrı düşsem
Sevda canda, can bendedir… 

Ergür Altan 

15 Eylül 2017

Ben kibriti çaktığım zaman
Her şey kırmızıydı yüzün olarak
Ben kibriti çaktığım zaman
Çünkü her yüz bir memlekettir

05 Eylül 2017

Bazen iki sözcük sevişir
Bazen iki şarkı sevişir
Bazen iki kahkaha
Bazen iki hikaye sevişir
Bazen iki şehir
ama iki şehir asla sevişmez