neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
01 Haziran 2015
30 Mayıs 2015
27 Mayıs 2015
Bir Sırrım Var
bir sırrım var, kendime bile söyleyemeyeceğim
yıllarca saklayacağım onu, bir tılsım gibi, bana seni hatırlatan
bir sırrım var, kimseye söyleyemeyeceğim
bir sırrım var, küçük bir mücevher, ruhumun zincirinde asılı
nasıl bir sır ki bu, “seni seviyorum”a sığmayan?
nedir bu sır, hayatını değiştiren?
bir sırrım var, narin bir beyaz çiçek, senin adına konuşan
gelmiyorsun diye buraya, kapatmış kendini, konuşmuyor kimseyle
bir sırrım var, küçük ve parlak bir ay, seni kaybettiğim zaman parıldar sadece
rehberim olur benim o, her “seni seviyorum” deyişimde, telaşa kapılmadan
nasıl bir sır ki bu, “seni seviyorum”a sığmayan?
nedir bu sır, hayatını değiştiren?
ax zoi, kati mou kruveis, kati magiko pou to potho
pos pernas, kai niotho na to aggizo oso to apotho
na 'mai kala, sta xamila kai do sti gi va ksimerono
na zo me touta ta psila na xanomai sto xrono
na sevomai ti logiki ta sunaisthimata va pnigo
krufa na ginomai paidi na ksanapaizo ligo
ax zoi, kati mou kruveis, kati magiko pou to potho
pos pernas, kai niotho na to aggizo oso to apotho
na leo to pikro gluko na zo duo podia gia na vgaino
kafe na pino sto stathmo na min pidao sro treno
na vazo paraekei to ego min agapiso san koursaros
ki ap tou oneirou na lugo to poupoulenio varos
ax zoi, kati mou kruveis, kati magiko pou to potho
pos pernas, kai niotho na to aggizo oso to apotho
25 Mayıs 2015
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
21 Mayıs 2015
13 Mayıs 2015
11 Mayıs 2015
Türkiye demokratikleşmeden Evren ölmüş sayılmaz
Gençliğimizi elimizden alan adam öldü. Cumartesi Anneleri’nin ahı, Anneler Günü’nün arifesinde bir cumartesi gecesi onu alıp götürdü.
Karanlık darbe yıllarının, “asmayalım da besleyelim mi” kindarlığının, 80’lere damga vuran faşist baskının mimarıydı.
“Bir sağdan, bir soldan” diyerek ipe çektirdiklerinin, Filistin askısında işkence ettiklerinin, gözaltında kaybettiklerinin yanına gitti.
Öte tarafta ilahi adalet diye bir şey varsa, işi çok zor.
Ama bu tarafta o adalet işlemediği için yargılanıp yaptıklarının hesabını veremeden gitti.
Son zararı, yargılanacağı kandırmacasıyla berbat bir anayasa değişikliğine vesile olmaktı; onu da yaptı gitti.
O gitti, ama “eseri” yaşıyor.
Bir diktatör özentisinde, “Bize eli maşalı başkan lazım” hevesinde, anayasanın bir sürü antidemokratik maddesinde yaşıyor Evren…
Başımıza musallat olmuş yüksek kurullarda, halka kapatılmış meydanlarda, yüksek seçim barajlarında, basın yasaklarında, kürsüde sallanan Kuran’larda, apolitik kuşaklarda yaşıyor.
Bakmayın bugün çoğunluğun ardından teneke çalmasına; yüzde 92 oyla bu suçun ortaklarıyız.
“Diktatör”ü uğurlarken hiç olmazsa şu dersi almalıyız.
Marifet, zor günde demokrasiye sahip çıkabilmek, diktatöre, diktatörken diktatör diyebilmektir.
Türkiye demokratikleşmeden Evren ölmüş sayılmaz
C.D.
10 Mayıs 2015
Benim Annem..
benim annem pazarları uyandırmaz yavrusunu
benim annem pazartesi demlikte bir çay tanesi
benim annem salı günü ya hüzün ya düğün tülü
benim annem bir çarşamba görmesen de sen aldanma
benim annem perşembeyi iyi bilir işkenceyi
benim annem cumaları gezer bütün kuytuları
benim annem cumartesi her bir dilde çıkar sesi
benim annem cumartesi elinde solmuş bir resim
benim annem cumartesi hesap soracak öfkesi
benim annem cumartesi benim annem cumartesi
benim annem pazartesi demlikte bir çay tanesi
benim annem salı günü ya hüzün ya düğün tülü
benim annem bir çarşamba görmesen de sen aldanma
benim annem perşembeyi iyi bilir işkenceyi
benim annem cumaları gezer bütün kuytuları
benim annem cumartesi her bir dilde çıkar sesi
benim annem cumartesi elinde solmuş bir resim
benim annem cumartesi hesap soracak öfkesi
benim annem cumartesi benim annem cumartesi
06 Mayıs 2015
“Yenilmişsem
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim
insanlara?”
Deniz Gezmiş
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim
insanlara?”
Deniz Gezmiş
05 Mayıs 2015
Evlerinin Önü Yonca
Köşede, kuytuda kalmış yaşanmışlıkları da unutursun. Yavaş yavaş pek tabi, önce kokusunu, sonra saç rengini, daha sonra gözlerini ve devamlı gidilen yosun kokulu derme çatma ahşap yapıyı...
Ve bir gün uyandığın da hiç birşey hatırlamaz boş gözlerle bakarsın.
Ege'de bir akşam anason kokuları ile eşlik eden yoncalar dahil oluverir hayatına
İlk kez dinlediğin bir türkü alır götürür seni başka diyarlara, tutunacak bir dalın olmadığını bile bile peşinden gidersin. Kimseler bilmesin,duymasın istersin...
Neşet'ime de kadir kıymet bilmeyen bir nesle de aşina değiliz.
29 Nisan 2015
Telaşlı Sevinçler
Yalın ayak yürüdüm şehrin tozlu asfalt yollarını
Sana doğru adım adım
Üstelik her gelişimde de daha da büyüyordun içimde
Telaşlı, terli bir çocuk gibi sabırsızca
Güldün ve bayram sabahı sevinçler doldu içime
Lacivertin en parlak en yalın haliyle
Tekrar güldün ve Güneş en parlak halini alıverdi,
Siyah'la Beyaz'ın buluşmasıydı bu...
Sana doğru adım adım
Üstelik her gelişimde de daha da büyüyordun içimde
Telaşlı, terli bir çocuk gibi sabırsızca
Güldün ve bayram sabahı sevinçler doldu içime
Lacivertin en parlak en yalın haliyle
Tekrar güldün ve Güneş en parlak halini alıverdi,
Siyah'la Beyaz'ın buluşmasıydı bu...
24 Nisan 2015
Bu kentin ışıkları
Bir garip eder insanı, bu kentin akşamları
Sarhoş eder başını gecenin ışıkları
Kızılı alabildiğine kızıl, gün batımı alabildiğine hüzünlü
Hoyrat eser bu kentin yalnızlıkları
Güneş bütün ihtişamıyla bir başka doğar
Tan vakti derin maviliklerin üstüne
Alır başını gitmek istersin adını bile bilmediğin diyarlara
Ellerini üşütür hüznü uzak kalmış yitik hatıraların
Bir sen ?...varsın bilirsin, bir de senden ötesi...
Hiç geçmesin dediğin zaman sana inat daha hızla akıp gider
Bu şehrin kırık aynalarının ardından
Yüzüne acı acı gülümsemeyi bir borç bilerek.
Paramparça rüyalar, ucu yırtılmış resimler gibi
Tarifsiz çaresizlikler sokmuştur zaman yıllarla arana
Ve bir bakmışsın ki mesafeler, ışıklarını söndürmüş senin geçtiğin tüm yollarına...
20 Nisan 2015
"Her şey yarım kalmış gibi. Almanca da yarım kaldı zaten. Derdimi anlatacak kadar bile öğrenemedim. Gerçi Türkçe ne kadar anlatabilirim derdimi bilemiyorum. Derdimi çok iyi biliyorum da, hiç iyi anlatamıyorum. Kendi kendimeyken çok güzel anlatıyorum da. Oturup biriyle konuşayım dediğimde olmuyor. Aklımdakinin onda biri, içimdekinin yüzde biri anca dile geliyor. Gerisi içimde kalıyor. Kendinden de sıkılıyor insan bir süre sonra. İyi anlaşmak yetmiyor bazen."
Hakan Bıçakcı
Hakan Bıçakcı
09 Nisan 2015
Çok yazmak istiyorum, Türkçe’m yetmiyor.
Saatlerce yüzmek istiyorum, yaz gelmiyor.
Bir an önce okulu bitirmek istiyorum, hocalar köstek oluyor.
Son ses müzik dinlemek istiyorum, annem huylanıyor.
Ezberle eğitilmemek istiyorum, sistem karşı çıkıyor.
İstediğim siteye girmek istiyorum, engelleniyor.
Üzülmek istemiyorum, benle inatlaşıyor.
Yaşamak istiyorum, ölüm göz kırpıyor
Saatlerce yüzmek istiyorum, yaz gelmiyor.
Bir an önce okulu bitirmek istiyorum, hocalar köstek oluyor.
Son ses müzik dinlemek istiyorum, annem huylanıyor.
Ezberle eğitilmemek istiyorum, sistem karşı çıkıyor.
İstediğim siteye girmek istiyorum, engelleniyor.
Üzülmek istemiyorum, benle inatlaşıyor.
Yaşamak istiyorum, ölüm göz kırpıyor
07 Nisan 2015
25 Mart 2015
Korkular, endişeler..
Beynini yiyip bitiren
Hep aynı hayal kırıklıkları...
Bir düş gördüm, beyazlar için de
Masum bir kız elini uzatıyordu
Yalnız değilsin bırak üzülmeyi diye fısıldadı
Dünya bu kadar kirliyken, ben bu kadar kirlenmişken
Nasıl siyaha beyaz derdim
Görmek istediğimin beyaz olduğu için mi?
Nasıl inanırdı göğsümün solunda ki boşluk
Nasıl?
ve teslim oldum.
Beynini yiyip bitiren
Hep aynı hayal kırıklıkları...
Bir düş gördüm, beyazlar için de
Masum bir kız elini uzatıyordu
Yalnız değilsin bırak üzülmeyi diye fısıldadı
Dünya bu kadar kirliyken, ben bu kadar kirlenmişken
Nasıl siyaha beyaz derdim
Görmek istediğimin beyaz olduğu için mi?
Nasıl inanırdı göğsümün solunda ki boşluk
Nasıl?
ve teslim oldum.
Boşluk
Herşey birer tehlikeli oyun
Nefes almak, uyku da ölmemek
hayal kırıklığı yaşamamak için verilen mücadele
ve Aşık olmak
Evet, hep bir tehlike söz konusu
İki kişilik bir hayat mı?
ideallerin, hedeflerin olduğu,
Sınırlar, çizgilerler içinde yaşadığımız basma kalıp bir dünya mı?
Neydi cazip gelen?
Nefes almak, uyku da ölmemek
hayal kırıklığı yaşamamak için verilen mücadele
ve Aşık olmak
Evet, hep bir tehlike söz konusu
İki kişilik bir hayat mı?
ideallerin, hedeflerin olduğu,
Sınırlar, çizgilerler içinde yaşadığımız basma kalıp bir dünya mı?
Neydi cazip gelen?
20 Mart 2015
Meçhul Öğrenci Anıtı
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Ece Ayhan
Bir teneffüs daha yaşasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Ece Ayhan
16 Mart 2015
11 Mart 2015
08 Mart 2015
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
onlar ki toprakta karınca, suda balık,
havada kuş kadar çokturlar;
korkak, cesur, hakim ve çocukturlar
kahreden ve yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
NAZIM HİKMET
havada kuş kadar çokturlar;
korkak, cesur, hakim ve çocukturlar
kahreden ve yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
NAZIM HİKMET
06 Mart 2015
Herkes Gitmek İstiyor
Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi...
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim,
Öteki de olmuyor;
Yani herşeyi yüzsütü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
Öbür yanımız "otur" diyor.
"O"tur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık...
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler,
Bir çocuk daha doğurmalar,
Borçlara girmeler,
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben;
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi taşımak" diye bir deyim vardır.
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler...
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira!
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif denk olsa...
Gün içinde mesela;
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün?
Sabah 9 akşam 18...
Sonra başka mecburiyetler...
Sıkışıp kaldık...
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani...
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba..
Ben her bahar aşık olmam
Ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç, ama olsun...
İstemek de güzel
Can Yücel
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi...
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim,
Öteki de olmuyor;
Yani herşeyi yüzsütü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
Öbür yanımız "otur" diyor.
"O"tur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık...
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler,
Bir çocuk daha doğurmalar,
Borçlara girmeler,
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben;
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi taşımak" diye bir deyim vardır.
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler...
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira!
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif denk olsa...
Gün içinde mesela;
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün?
Sabah 9 akşam 18...
Sonra başka mecburiyetler...
Sıkışıp kaldık...
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani...
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba..
Ben her bahar aşık olmam
Ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç, ama olsun...
İstemek de güzel
Can Yücel
01 Mart 2015
Gün Dönümü
Uykusuz ve yorgun bir sabah saatinden geriye kalan...
Çilek kokulu bir busenin ardından başlayan bir gün, ne kadar kötü olabilirdi ki?
Geç kalınmışlık telaşı, geri de kalan huysuz adamı gülümseten bir kahvaltı masası,
Sevgi dolu zeytinler, enerji deposu portakal suyu
Size de teşekkürler
Çilek kokulu bir busenin ardından başlayan bir gün, ne kadar kötü olabilirdi ki?
Geç kalınmışlık telaşı, geri de kalan huysuz adamı gülümseten bir kahvaltı masası,
Sevgi dolu zeytinler, enerji deposu portakal suyu
Size de teşekkürler
24 Şubat 2015
20 Şubat 2015
18 Şubat 2015
Teslim Ol
Ellerin neden titriyor, tutamıyor sigaranı
Parmakla gösteriyor uzaktan seni insanlar
Ne kadar yakındılar ama artık senden korkuyorlar
Bir ışık yok biliyorsun tünelin öbür ucunda
Derler ki kiraz yetişmezmiş zakkum ağacında
Sen ki pek inatçıydın, yenik düşmezdin asla
Ezber bozuldu artık, her şey paramparça
15 Şubat 2015
Özgecan'a ithafen
düş kuramıyordu analar; ölümün dehşetinden...
yıkanmaktan eskimişti anaların gözleri...
birbirlerini acılarından tanıyorlardı...
anaydılar...
çocuklarının ilk evleri onlardı...
-ah yavrum ah!
önce sen taşındın benden
sonra da ben kendimden
ben, bende değilim
ben, sendeyim kızım...
*anaların bir damla gözyaşında
bir şehir bütün kirlerini yıkardı...
ve en çok analar dövülürdü
boran fırtınasında; çocukları dövünürken...
kızım, yavrum
göğsüm yanıyor...
gözlerin tanımaz beni..
yıkanmaktan eskimişti anaların gözleri...
birbirlerini acılarından tanıyorlardı...
anaydılar...
çocuklarının ilk evleri onlardı...
-ah yavrum ah!
önce sen taşındın benden
sonra da ben kendimden
ben, bende değilim
ben, sendeyim kızım...
*anaların bir damla gözyaşında
bir şehir bütün kirlerini yıkardı...
ve en çok analar dövülürdü
boran fırtınasında; çocukları dövünürken...
kızım, yavrum
göğsüm yanıyor...
gözlerin tanımaz beni..
02 Şubat 2015
31 Ocak 2015
"unutmak kelimesi undan çıkmış. bildiğimiz un yani, hamur işi, öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyomuş. birini bütün olarak unutamazmışsın zaten, öyle pat diye unutamazmışsın. öyle yavaş yavaş gidermiş, yavaş yavaş unuturmuşsun. gözleri, kaşı, burnu ile kulağı, sesini yavaş yavaş. unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmış. sonra unuttuğunu unuturmuş. ben unutmak istiyom la. her gün ne zaman unutcam diye soruyom kendime, her sorduğum zaman da her şeyi yeniden hatırlıyorum ben, daha net. unutamıyom ben."
28 Ocak 2015
Ölümüm
O sabah alnımda iki ter damlası konuşacak
Yorgun olarak öldüğüme dair
Benim Yeni Sabah’ı bir başkasına verecek gazeteci Yusuf
İskele kahvesinde çayım soğuyacak
İlk vapur yolcuları arasında olmadığımın farkında bile olmayacaklar
Lâz müezzin hakkımda salâ verecek
İmam bildiğini okuyacak
Bozuk düzen makamından
Hiç Çamlıca kuşbaşı kar yağarken ölünür mü diyen
Yarıdan fazlası abdestsiz cemaatim olacak
Ve hepsi de
İyi biliriz diye yalan söyleyecekler
Ertesi sabah Cumhuriyet’te sülâlem sayılacak
Müessif bir irtihal denmeyecek
Ve nihayet
Başı boş hayatım gibi
Başı boş mezarım da taşsız kalacak
Orhan Veli
Yorgun olarak öldüğüme dair
Benim Yeni Sabah’ı bir başkasına verecek gazeteci Yusuf
İskele kahvesinde çayım soğuyacak
İlk vapur yolcuları arasında olmadığımın farkında bile olmayacaklar
Lâz müezzin hakkımda salâ verecek
İmam bildiğini okuyacak
Bozuk düzen makamından
Hiç Çamlıca kuşbaşı kar yağarken ölünür mü diyen
Yarıdan fazlası abdestsiz cemaatim olacak
Ve hepsi de
İyi biliriz diye yalan söyleyecekler
Ertesi sabah Cumhuriyet’te sülâlem sayılacak
Müessif bir irtihal denmeyecek
Ve nihayet
Başı boş hayatım gibi
Başı boş mezarım da taşsız kalacak
Orhan Veli
22 Ocak 2015
21 Ocak 2015
Ağrı
bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara
bana kerametinizi gösterin
kerametenizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni
kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimin fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul
bana kerametinizi gösterin
kerametenizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni
kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimin fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul
18 Ocak 2015
"O öldü. Onlar öldü.
Bileylendi yürekler.
Saçım uzadı,
Altıncı hissim oldu yağmur.
Uzakta, yangınlarda
Külü savruldu çığlıkların.
Gündüz koptu dalından.
Tutsak, ham bir yaşam oturdu boğazıma.
Saçım uzadı,
Tüm göçmenlerin yakasına
Hüzün iliştirildi.
O öldü. Onlar öldü.
Büyüdü kalabalıklar,
Büyüdü sesler.
Korteje katıldı
Sokaktan gözü yaşlı kediler!.."
Aralık 1996 Cihangir
Bu ülke de aydın olmak; ölmektir, işkence görmektir, sürgüne gitmektir, tutsak kalmaktır, yasaklanmaktır.
Unutmayacağız, unutturmayacağız kırılmaz kalemlerinizi.
Bileylendi yürekler.
Saçım uzadı,
Altıncı hissim oldu yağmur.
Uzakta, yangınlarda
Külü savruldu çığlıkların.
Gündüz koptu dalından.
Tutsak, ham bir yaşam oturdu boğazıma.
Saçım uzadı,
Tüm göçmenlerin yakasına
Hüzün iliştirildi.
O öldü. Onlar öldü.
Büyüdü kalabalıklar,
Büyüdü sesler.
Korteje katıldı
Sokaktan gözü yaşlı kediler!.."
Aralık 1996 Cihangir
Bu ülke de aydın olmak; ölmektir, işkence görmektir, sürgüne gitmektir, tutsak kalmaktır, yasaklanmaktır.
Unutmayacağız, unutturmayacağız kırılmaz kalemlerinizi.
Uğur Mumcu Hrant Dink
15 Ocak 2015
Nazım Hikmet
08 Ocak 2015
Kafamda Bir Tuhaflık
Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler?
Naci Derler Bir Güruha Uğradım
naci derler bir güruha uğradım
hep biri birinin almış elini
mekanınız kanda dedim söyledim
mekan tutmuş hakıykatin ilini
yüklerin la'l ü gevherden tutmuşlar
toplayuban bir mizanda çekmişler
dost bahçesine muhabbet ekmişler
öğrenigör bağıbanın dilini
sütleri kudret gölünden alınmış
damızlığı o kırklardan çalınmış
orucu tutulmuş farzı kılınmış
hak etmemiş o kuluna zulümü
aşkın şarabından içtim hak oldum
kudretten donumu giydim pak oldum
hem hakk'a ulaştım hem de hak oldum
anın içün irad etmem ölümü
aşkın şerbetinden içen aildir
kırklara nişan gösteren saildir
şah hatayi hizmetine kaildir
mevlam esirgesin mü'min kulunu
Erkan Oğur
hep biri birinin almış elini
mekanınız kanda dedim söyledim
mekan tutmuş hakıykatin ilini
yüklerin la'l ü gevherden tutmuşlar
toplayuban bir mizanda çekmişler
dost bahçesine muhabbet ekmişler
öğrenigör bağıbanın dilini
sütleri kudret gölünden alınmış
damızlığı o kırklardan çalınmış
orucu tutulmuş farzı kılınmış
hak etmemiş o kuluna zulümü
aşkın şarabından içtim hak oldum
kudretten donumu giydim pak oldum
hem hakk'a ulaştım hem de hak oldum
anın içün irad etmem ölümü
aşkın şerbetinden içen aildir
kırklara nişan gösteren saildir
şah hatayi hizmetine kaildir
mevlam esirgesin mü'min kulunu
Erkan Oğur
Metin Göktepe
12 mart 1995’te Gazi mahallesi olaylarında bir genç kız ' Özlem Tunç' yaralanır. her tarafı kanlar içinde bir çöp bidonunun yanına ‘atılmış’ halde bulunup görüntülenen bu kız için ‘öldü’ diye haber yapılır ilk günler basınımızda.. oysa o genç kızı görüntüleyenler arasında devrimci gazeteci Metin Göktepe de vardır...
Olaydan tamamen şans eseri sağ olarak kurtulan bu genç kız, iyileştikten sonra Metin Göktepe ile röportaj yapar ve bu röportajdan sonra da buluşmaya devam ederler...
ilerleyen günlerde yine öğrenilir ki basından evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, özlem’e evlenme teklif etmiştir...Sonunu biliyorsunuz bu hazin olayın ancak, Metin Göktepe, Eyüp’te bir spor salonunda polislerce dövülerek öldürüldüğünde sevdiği kızın Özlem’in kafasındaki yanıtını henüz öğrenememişti...
Ruhun Şad olsun Metin'im
Olaydan tamamen şans eseri sağ olarak kurtulan bu genç kız, iyileştikten sonra Metin Göktepe ile röportaj yapar ve bu röportajdan sonra da buluşmaya devam ederler...
ilerleyen günlerde yine öğrenilir ki basından evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, özlem’e evlenme teklif etmiştir...Sonunu biliyorsunuz bu hazin olayın ancak, Metin Göktepe, Eyüp’te bir spor salonunda polislerce dövülerek öldürüldüğünde sevdiği kızın Özlem’in kafasındaki yanıtını henüz öğrenememişti...
04 Ocak 2015
Indila - Dernière Danse
02 Ocak 2015
Mucize
Aziz;
Köyün özgürlük sembolü, çığlıkları Kağızman'ın ağıdı,
Atıyla rüzgara karşı koşup, özgürlüğünün tadını çıkarıyordu.
Aşkıyla da küllerinden yeniden doğdu.
Köyün özgürlük sembolü, çığlıkları Kağızman'ın ağıdı,
Atıyla rüzgara karşı koşup, özgürlüğünün tadını çıkarıyordu.
Aşkıyla da küllerinden yeniden doğdu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)