29 Haziran 2018

Beklemiş sözler. Bekletilmiş sözler
Öksüz kalır kaçınılmazdır.
Ya da yanlış yerlerde, yanlış kişilere kullanılır
Nasıl saptanır bir ömürde bir dilin kırıldığı yer?

26 Haziran 2018

dönersen ıslık çalarsın
yol uzun, su karanlık
otur bir çardak altına
bırak biraz yağmur yağsın
16 yıldan geriye kalanlar, 

Koyduk mu?
AKP'li bir arkadaş sormuş;
Koyduk mu demiş. EVET koydunuz tebrk ederiz. Gerçekten bizim için acı oldu.
Anlamadığımız şu, niye bu kadar sevindiniz ilk defa koymuyorsunuz ki, 16 yıldır sürekli koyuyorsunuz.
Masumları kumpasla hapse koydunuz,
Genel kurmay başkanını kumpasla kodese koydunuz,
Feto'yu adam yerine koydunuz.
Halkı asgariye köle edip, paraları cebinize koydunuz,
Çözüm sürecini bir fırına bir buzdolabına koydunuz,
Medya'ya el koydunuz,
Paket paket makarnalarla paket paket açılımlar koydunuz,
Torba Torba kömürlerle torba torba yasalar koydunuz,
Çalıntı sorularla üniversiteye akademilere Harp okullarına teröristleri, gerici yobazları, yandaşları koydunuz,
Suriyelileri sınavsız kamulara, Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuklarını sokakta koydunuz,
Bakan vekil çocuklarına askerlik yaptırmayıp, gariban çocuklarını tabutlara koydunuz,
Yetmedi Adaletin, Ekonominin, Eğitimin, Hayallerin, Ormanların, Tarihin, Sanatın, Estetiğin, Devletin, Milletin a... koydunuz.
Bir Tek şeye koymadınız; Elinizi Vicdanınıza..

B. Atay
Edit 2018 Haziran


19 Haziran 2018

“Ayrılışlar yürek paralayıcı olabilir ama dönüşler kesinlikle çok daha perişan edicidir. Karşınızda gördüğünüz canlı beden, yokluğunda yansıttığı parlak gölgenin yerini asla tutamaz. Zaman ve mesafe keskin hatları bulanıklaştırır, sonra birdenbire sevdiğiniz geri döner, acımasız ışığıyla öğlen olur, ve her bir leke, her bir gözenek, kırışıklık, kıl, tüy bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar.”
Ve sonra o deniz feneri, tabloya son anda giren ağaç, yıllar sonra hayatımıza yerleştirebildiğimiz roman sahneleri. Yerini geç bulan ayrıntılar, ertelenmekten tavsamış umutlar, artık bizim olmayan pek çok yanımız.

04 Haziran 2018


Çiçekler geldi aklıma her nedense
gelincikler kaktüsler fulyalar
İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı
ağzı acıbadem kokuyor yaşım on yedi
kolan vurdu yüreğim salıncak bulutlara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
yıldızları hatırladım

31 Mayıs 2018

Neden birini çok sevmek, aynı zamanda o insanı derinden yaralamakla aynı olsun ki? Yani eğer öyleyse, birini çok sevmenin ne anlamı var ki?

24 Mayıs 2018

Kesik Çizgiler
Mutlu olmak için bir çok kaynağa ihtiyaç vardır. Bazen para, bazen sevgi bazen de iyi insanlar ile bir yaşam kurmak gibi.
Bu üç kaynağa sahipseniz gerçekten maddi manevi zenginsinizdir. Fakat bu üçgenin bir parçası eksik olduğunda ya yukarı doğru ivmelenen bir çizginiz olur yada aşağı inen. Hatta magmaya kadar inen bir dikme.
Bu iki çizgi arasında kalan boşluğu bir insanla doldurduğunuz zaman, işte hayat size o zaman bir denge şansı vermiş olur. Bu dengeyi korumamanın adına ise hayat mücadelesi adı veriliyor. Kendinizde eksik olan çizgileri karşı tarafın üçgenini kullanarak karşılıyorsunuz. Bu denkleme ortak payda buluşma da denebilir.
İşler ise her zaman bu şekilde denk gitmeyebilir. Zira çizgisinden çıkan kişi, size artık kesik çizgiler atmaya başladığında hayatınızın üçgeni yalnız bir balona dönüşür. Ve balon tehlikeli hava boşluğu taşımaya başlar.
Birbirinden bağımsız her canlının ortak nokta aramasıyla başlar boşluk doldurmalar. Ne zaman ki dolan boşluklar gaz kaçırmaya başladı, acil bir emniyet supabı bulunuz. Eksilen hayat, eksilen zamanı tekrar yerine koymak neredeyse mümkün olmayabilir.

Kızıl Kraliçe’nin yanı başında koşmakta olan Alice, hiç ilerlemediklerini fark edince şaşkınlığa düşer. “Bizim ülkemizde” dedi Alice, hâlâ biraz nefes nefese, “şimdi yaptığımız gibi uzun süre çok hızlı biçimde koşarsanız genellikle başka bir yere varırsınız.” “Yavaş bir ülkeymiş sizinkisi!” dedi Kraliçe. “Ama işte burada, aynı yerde kalabilmek için koşa bildiğiniz kadar koşmanız gerekir.”

22 Mayıs 2018

Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde
Sen çıplak bir doruğun üzerindesin
Tam rüzgârın engini sardığı yerde

Yekpare bir mavilik üstünden akar
Altında köklerini sıkan toprak var
Dertleşir durursun gölgenle

Bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar
Halini soruverecekler sanırsın
Dağılır üstündeki yeşil sükût
Ümitle kımıldanırsın

Bakma sana bir ad verdiklerine
Yerle gök arasında bir karaltısın
Ve bütün dünya seni unutmuş
Sanki kim bilecek yaşadığını
Gelmese dallarına birkaç fakir kuş

Ne de dolmaz çilen varmış
İlk defa kırağı yaktı canını
Aşkı sonra bulutların
Rüzgârın cilvesi değil miydi
Döken yapraklarını

Durmuşsun kırların bir ucuna
Ah senin halin köylü hali
Yaşarsın kıraç toprakta
Servi-simin misali