23 Ağustos 2013

"Bir başıma yaşadığım bir yüksekliğin en ucundayım;
inemiyorum.
yaşayamıyorum,
ölemiyorum."

Birhan Keskin

22 Ağustos 2013

Anlıyorum

Düşerse gönlün derde elinde olmayan sebeplerle 
Görürüm bazen istemediğim halde 
Yalnızın adı yok gecenin bu saatinde 

Beynimi kemiren birşeyler var ki 
Nedensiz sorgusuz giriyor kafama 
Uykularım umutlarım zehir oluyor bana 
Şimdi seni anlıyorum gecenin bu saatinde 
Umutlar tükenip birgün, kalırsın çaresiz ve üzgün 
Tesadüf olamaz bugüne kadar geçen gün 
Yalnızın adı yok, gecenin bu saatinde 

Yalnızlık görünmez kaf dağından 
Gökyüzü kayarken başucundan 
Samyeli eserken boş odandan 
Çalarsın kim bilir kimin aklından

Pilli Bebek

Gidiyorum bu!

Aklıma yeni fikirler boca olunca
Bazen çok terliyorum, bazen ise kan!
Karadut Sochi' deyken… -yeni öğrendim-
Maalesef seni çok özlüyorum ben!

Ahh Muhsin

19 Ağustos 2013

Zaman&Gece

Bu gece diğer gecelerden biraz daha farklıydı
Umut yalnızdı, umut çaresiz
Zamanın durması için gereken savaşın verilmesi gerekliydi
Ya da zamanı hızlandıracak formülün artık bulunması gerekti
Hayallerin zamana karışıp, uzaklara gitmesi zira can sıkıcıydı
Canın, cananın uzaklara gitmek için yola çıkmışken üstelik

Yol zamanın bir fonksiyonu değildir,hız yolun zamana bölünmüş halidir.İvme,sürtünme katsayısı bizi ilgilendirmez,yolda olmak,bir hıza sahip olmayı gerektirir.
Aksi durum yolda durmaktır.
Durmak sıkıcıdır.
Yolda durmak,yolda olmak anlamına gelmez
Yolun bittiği yerde durulmaz,ya önce durulur ya durulmaz.
Yolun kenarından renksiz duru sular akar,o sularda balıkta vardır.
Yolun yardığı tepelerin biri yeşil toprak,diğeri bej olabilir,su aktığı yerin rengine birinmez.
Ama sana öle geliyor.
Ayrıca;
YOL BİTMEZ...
O LABİRENTİN DUVARIDIR,
YOL ASLA BİTMEZ...

16 Ağustos 2013

Piyanistin günlüğü

Bizi yaralarsanız kanamaz mıyız?
Bizi gıdıklarsanız gülmez miyiz?
Bizi zehirlerseniz ölmez miyiz?

Ve bize karşı yanlış davranırsanız,
intikam almaz mıyız?

15 Ağustos 2013

Eksik Bir Şey

Bazen bir eksik olduğunu fark edersin hayatında, kim bilir belki de yüreğinin en derininde..
Bir gün o eksiklik yerini kocaman bir umuda bırakır, tutunacağın dalın budağın olur.
Dönüştüğün duygunun adını koyacağın bir anlam aramaya başladığında da dalın budağın kırılır. Bir bakmışsın umudun karşında, aranızda koca bir deniz, denizin üstünde umutlarını taşıyan gemiler, gemilere yüklediğin anlamlar...
O gemi gelecek be karadutum.

14 Ağustos 2013

Devrim unutulmaz!

Hakim:"Cezaevinde açtığınız tünelden çıkardığınız toprağı ne yaptınız?" 
Mahir Çayan:"Topraksız köylüye dağıttık”

Unutmadık sizi, unutturmayacağız.

Tembellere

Benim gibi tembeller için.. :)

06 Ağustos 2013

Aylak değil Yalnız adam!

Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. İçinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?
Huzurun ayağınıza kadar gelmesini beklemeyin,
Koşun!
Yalın ayak koşun!
Yakan kum tanecikleri,
çakıl taşları olsun canını acıtan
Daha beteri acıtmadı mı ki canını



04 Ağustos 2013

Yolcu

Keşke daha yüz pencere olsa da, 
yüzünü de açsak
Pencereyi kapatma,
Pencereler kapandığı için belki de... 
Bunun için fena olduk,
Senin bir dalgan varmış hani. 
Daha güzel, daha haklı insanlar, 
O dalgayı kaybetme...

Hürriyet

Sen doğar doğmaz dikilirler tepene, 
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan 
değirmenleri, 
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan 
hürriyetiyle hürsün! 

Başın ensenden kesik gibi düşük, 

kolların iki yanında upuzun, 
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun, 
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!

29 Temmuz 2013

Bir Çingene Günlüğü

Tanrı yeryüzüne geldiği zaman çingenelerle anlaşamaz ve bir sonraki uçakla geri döner. Bu benim hatam değil..
Bir dönüm noktası belirle ve herşeye yeniden, yeniden başla Leyla

28 Temmuz 2013

Araftayım

Araftayım,  bir pazar yalnızlığı bir gri pazartesi başlangıcı gibi duran insanların uzağında,  benim gibi bir bahar başlangıç telaşı bir iğde kokusuna bulanmış bir bahar başlangıcı telaşı yaşayan insanların arasında




22 Temmuz 2013

Aylak Adam

“Yalnızlık insan duygusunun en derindeki gerçeğidir. Yalnız olduğunu bilen ve bir başkasını arayan tek varlık insandır… Yalnızlık duygusu hem bir ceza hem bir aramadır, bir sürgün cezası olduğu kadar sanki o sürgünden artık kurtulacağımızı duyuran bir durumdur. İnsan yaşamının tümü bu diyalektiğin etkisi altındadır.”

10 Temmuz 2013

Hasret

Demir parmaklıklar arkasında kalan bir gölgeydim,
Dört mevsim hasret kaldım gün ışığına
Gün hep doğdu, saatler, günler hep geçti,
Fark edilen soğuk nemli duvarlardı
Oysa bahar hep geliyordu, çocuklar büyüyordu
Güney'den gelen Karayel, en küçük balıkçı teknelerini avlıyordu
Her estiğinde daha da yalnız kılıyordu nemli duvarları
Duvarlar; türlü türlü hayatlar kazılıyordu
Her birinin hikayesi birbirine benziyordu
Onlar içeride biz dışarıda mutlumuyduk?
T.A.

Kim bilir orada hava nasıl, kim bilir neleri özledin. Biraz salakça olacak ama burası da çok boktan. Sanki herkes katil yada herkes yalnız, buradan çok fazla farkımız yok. Aslında var, biz daha geniş alanlarda yürüyüp daha fazla görüşme hakkına sahibiz. En büyük fark bu herhalde.

05 Temmuz 2013

Kara Yazı

Geçmedi yare sözümüz
Yollarda kaldı gözümüz
Yere sürüldü yüzümüz
Böyleymiş karayazımız.

Çiçekler açılmaz oldu
Pınarlar içilmez oldu
Yar bize gülmez oldu
Böyleymiş kara yazımız.

Yalnız ona yar demiştik
Onda bir şey var demiştik
O bizi anlar demiştik
Böyleymiş kara yazımız.

Hey gönül gene bu gece
Kederim geceden yüce
Gel susalım beraberce
Böyleymiş kara yazımız

Kimse


..

Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi
E.C.

28 Haziran 2013

Hiçbir şeye dönüp bakma. ÖzeIIikIe de kendine. Bozuk bir fotoğraftan başka bir şey göremezsin. Üzerine tek bir saniye binsin, sesIer biIe değişir. İnsan, doğru hatırIayabiIen bir mahIuk değiI. Bu yüzden hatırIamaya çaIışma. H.G.

25 Haziran 2013

Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."
KAZIM KOYUNCU

21 Haziran 2013

Delirmek

Ya gördüm neyleyim?!
İnsanlar vardı duvarın içinde.
Ya ben hep duvara konuştum
Ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var.
Nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar.
Bilmiyorum,
Belki de ben gerçekten delirdim...
Onlar haklı belki de.
İçinde değil duvarların insanlar...
Sadece arasındalar...

19 Haziran 2013

Yalnızlık

her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
kıymetini bilmelidir, dedi.
yalnızdır insan
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da.
insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı 
ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
aşık olun! 
gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı
nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..

18 Haziran 2013

İnanmak istediğim her şeye inandım bugüne kadar. Sonunda öleceğimi, sonunda kanayacağımı bildiğim halde istediğim her şeye inandım. Bir şeyleri elde etmeye çok yakın hissettiğimde de kaybettim. Kaybetmemek dileğiyle...

17 Haziran 2013

İnadına direnmek ve inadına yaşamak

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını
acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile
içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, onların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı.
Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak.
Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...

Yılmaz Güney

Eğilin

Daha adil bir dünya için, barış için, insan olduğumuz için direndik. Yeri geldi çapulcu olduk, eylemci, terörist olduk.
Ama yılmadık, yılmayacağız...

EĞİLİN - Hüsnü ARKAN

Bugün üstünüzden bir rüzgâr geçiyor
Kapar götürür bütün yalanları, eğilin, eğilin
Siler süpürür büyük kibrinizi, eğilin, eğilin

Burası orası değil artık efendi
Oralı buralı değil bu haziran
Yalnızca sevdalı, yalnızca sevdalı

Bugün üstünüzden bir bayrak geçecek
Yanar tutuşur, elden ele geçer, eğilin, eğilin
Siler süpürür büyük kibrinizi, eğilin, eğilin

Gözün aydın güneş, günaydın çapulcu
Bir ilkyaz sabahında uyanan bütün çiçekler birleşin.


11 Haziran 2013

Üstelik elim hala sende.

Yine baş başa kaldık mı seninle? yine beni suçla, ben kendime çıkan bir yokuş olayım, sonra yine içerleneyim. Sevginin tanımını, aşk'ın anlamını tarihin tozlu raflarında ki şiirlerde arayıp durayım, en kötü şaraplarda teselli ararken yokluğunun farkına varmak yok mu? en kötüsü de bu olsa gerek. 

Yalınayak anlarken bazı gerçekleri, sessizce evinde ağlamaya, "yalnız olmasaydık, yalancı olurduk" demeye var mısın..
Adam yaşama sevinci içinde  
Masaya anahtarlarını koydu  
Bakır kaseye çiçekleri koydu  
Sütünü yumurtasını koydu  
Pencereden gelen ışığı koydu  
Bisiklet sesini çıkrık sesini  
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu  
Adam masaya  
Aklında olup bitenleri koydu  
Ne yapmak istiyordu hayatta   
İşte onu koydu  
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu  
Adam masaya onları da koydu  
Üç kere üç dokuz ederdi  
Adam koydu masaya dokuzu  
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında  
Uzandı masaya sonsuzu koydu  
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür  
Masaya biranın dökülüşünü koydu  
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu  
Tokluğunu açlığını koydu.  
Masa da masaymış ha  
Bana mısın demedi bu kadar yüke  
Bir iki sallandı durdu  
Adam ha babam koyuyordu.

10 Haziran 2013

Diren Gezi Parkı

#Diren Gezi Parkı
#Diren Türkiye

Öfke meydanlarda bir haykırış,
Öfke ustanın kalemi,
Öfke işçinin alın teri,
Öfke vurulmuş halk,
Öfke sesinde gecenin beyaz soluğu
Öfkeliyiz

Biz Hiç Teslim olmadık ki

"haykır acını ey halk! başeğme haykır!
bir yol kavşağındasın ve ancak
yaraların haykırışlarla onarılır
bir yol kavşağındasın ve senin
değişmek için çırpınıyor kaderin
kuşan alnında biriken o kara teri
sırtında şakırdayan kırbacı kopar
soluk al ışıldat o mazlum yüreğini
bak korlaştı acıların, kozalandı
ey halk! parçala şu nankör suskunluğunu başkaldır artık
sevginin ve öfkenin uğultusunu
bağrına vura vura taşırken sana
karşılık gözetmiyor bu gencecik insanlar
ne barbarın tehdidi ne dişleri kıran elektirik
dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir
bu direniş senin için ey halk
bu çığlık senin kollarınla yıkılsın şu köhne dünya
ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı
bir yol kavşağındasın fakat mutlaka değişecek kaderin
bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda üşüyen çocuk
bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
bunu bekliyor zincirin oyduğu bilek
bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
bunun için en genç yerimizi ölümle tanıştırdık
kuşan kendini artık biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
ey halk! haykır acını! bu kara dumanı dağıt"

namluların gölgesinde, binlerce yürek sahip çıktı sibel'e. komutan, binlerce el üzerinde, sarı bir yıldızın ışığıyla uğurlandı. halk, evladını bağrına bastı. şimdi sokakları yakıp kavuran, gökyüzüne asılı duran güneşin sıcağı değil. bir halkın öfkesi yakıyor şimdi zulmün bağrını. delikanlılılarımız, genç kızlarımız, üzerine dünyanın en güzel türküsünün adı işlenmiş kıpkırmızı fularlarını yüzlerine takıp, savurdukları ateş toplarıyla aydınlatıyorlar gecenin karanlığını. şimdi cenk mevsimidir. dağların heybetini alıp ardına yürüyenler, zından karanlığına direnenler, buca'da, ümraniye'de destan yazanlar ve yeni destanlara bilenenler, anadolu'nun her köşesinde zulmedenlerin düşlerini karabasanlara çevirenler binlerce sibel olup haykırıyorlar: "asıl siz teslim olun!"

07 Haziran 2013

Açlık Ve Öfke

Elveda, elveda çiftliğine, fethettiğin 
gölgeye, o berrak dala, 
kutsanmış toprağa, 
öküze, elveda esirgenen suya, 
elveda bayırlara, yağmurla gelmeyen 
müziğe, o kupkuru 
ve taşlı sabah kızıllığının solgun kemerine. 

Juan Ovalle, sana elimi verdim, susuz eli, 
taştan eli, duvardan ve kuraklıktan bir eli. 
Ve dedim ki sana: beddua et o koyu kahverengi kuzuya, 
o en merhametsiz yıldızlara, kurşun renkli bir diken gibi aya, 
gelinsi dudakların kırılmış dallarına, 
fakat dokunma insana, dökme henüz kanını insanın 
dokunarak damarlarına, boyama henüz kumu kanla, 
vadiyi yangınlar içinde bırakma düşmüş 
atardamar dallarının ağaçlarıyla. 

Juan Ovalle, öldürme. Fakat elin 
yanıtladı beni: “Bu toprak 
öldürecek, intikam almak 
isteyecek geceleri, acılığında zehirden 
bir rüzgârdır o yaşlı kehribar hava, 
ve gitar benziyor bir suçlunun 
sopasına, ve bir bıçaktır rüzgâr”

02 Haziran 2013

Gezi Parkı

Sürprizlerle doludur bu ülke...
Ormanları yok ettin, ses çıkmadı...
Ama bir ağaç dalından gidersin...
Genelkurmay Başkanı’nı kapatırsın içeri...
Ordu komutanlarını, kuvvet komutanlarını hapse atarsın...
Kartondan ordu yaparsın...
Tam zafer sarhoşluğundayken sen...
Gezi Parkı’nda, annesi altını değiştirirken bir bebek gözükür, milyonlar bir anda ordu ordu düşer peşine...
Şaşırırsın...

Hukuku yıkarsın...
Yargıyı bitirirsin...
Savcı sen olursun...
Yargıcın yerine oturursun...
Ama gözyaşlarını sile sile balkonlarına çıkan o insanların yüreklerinde bir büyük mahkeme kurulur...
Mahkûm olursun...
Valin...
Emniyet müdürün...
Tomaların, panzerlerin, gaz bombaların, bölük bölük polisin...
Ama su şişesini yarım kesip mendili ile burnuna bağlamış genç kız yumruğunu salladı mı?..
Çuvallarsın...

İstediğin kadar gazetelere el koy...
Televizyonlara yalakaları oturt...
Patronu korkut...
Kendi kafana göre bir medya yarat...
Ama 30 milyon muhabiri, 30 milyon yazarı, 30 milyon kameramanı, 30 milyon editörü, 30 milyon genel yayın müdürü olan sosyal medya yayına geçti mi...

Çuvallarsın...


İstediğin kadar böl milleti...
Bir anda sarılır birbirine; Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı...
MHP’li, CHP’li, BDP’li, İP’li...
Ülkücü, solcu, sağcı, milli görüşçü, komünist, muhafazakâr...
Renklerini, farklılıklarını, kimliklerini bir kenara bırakıp el ele verdiler mi...
Afallarsın...


Bak...
Cumhuriyetin kurumlarını yıkabilirsin...
İlkelerine tekme atabilirsin...
Önderlerimizi aşağılayabilirsin...
Ama gaz bombaları altındaki o gençlerimizin yüreklerindeki ışığı söküp alamazsın... Yurdun dört bir yanında bir anda başlarını güneşe çevirdiklerinde...

Şaşırırsın...

31 Mayıs 2013

Cam Kenarı

Çok sessiz olur bazı geceler, neyini kaybetsen hükümsüz sayılır. Acı çekmek ya da bir acının kendisi olmak gibi garip mutlu sonlar! İsmail abi tüm cam kenarları erkenden kapılmış bir otobüsün adıdır. Her tarafımız zaten mütemadiyen yara izi ve bizde yalnızlık babadan gelir. Giden gemilerin arkasından el sallamanın hüznüdür, o gemi gelecektir. Bir gemiye inanmak zaten denize nam salmaktır.

27 Mayıs 2013

Su Çürüdü

İki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek 
istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?
Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla, 
dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir
duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı
yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu. 
Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

Silivri Cezaevine

20 Mayıs 2013

Kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor, fakat Allah kahretsin insan anlatmak istiyor, ben ölmek istiyorum.


Tehlikeli Oyunlar


"Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?"


“Değil değil, anlatmak istediğim bu değil. Susuyorum artık, konuşmayacağım.. Zaten; kelime haline, cümle haline getirince olmuyor.. Oysa bir bilseniz, ben düşüncemde dünyayı nasıl idare ediyorum…”

Oğuz Atay 

16 Mayıs 2013

Şox Û Şengê


Şox û şengê zuhrerengê , dil ji min bir, dil ji min 
Awirên heybet pilingê , dil ji min bir, dil ji min 

Nazikê şêrînkelamê, dêmdurê gerden şemalê 
Çiçeka terhin î vala, dil ji min bir, dil ji min 

Sûrşêrînê nazenînê, kuştim û nakit yeqînê 
Wê bi çengala evînê dil ji min bir, dil ji min 

Ruhnîya çavên Mela ye ew teceliya te daye 
Ya ji Ehmed dil rewa ye, dil ji min bir, dil ji min 

Helbest : Melayên Cizîrî 
Muzîk : Nisret ÎMÎR 

CİLVELİM NAZLIM 

Cilvelim, nazlım zühre renklim 
Kalp hırsızım, kalp hırsızım 

Güvercin heybetli bakışlım 
Kalp hırsızım, kalp hırsızm 

Nazlım, hoş sözlüm gerdan güzeli 
Terhin çiçeği boş yanında 
Yürek hırsızm, yürek hırsızım 

Dudak tatlısı nazlım 
Öldürdün beni emin ellerde 
Aşkın çengeli ile 
Yürek hırsızm, yürek hırsızm 

Mela?nın gözlerindeki aydınlıktır 
Vermiş olduğun o tecelliyi 
Ahmet?e yürek revadır 
Yürek hırsızım, yürek hırsızm

10 Mayıs 2013

Ne güzel suçluyuz biz hepimiz!


Sevgi Soysal
Sana söyleyemediklerimi karıncalara söyleyeceğim, bozkıra, senden benden yalnız.
Susuyoruz bak hep. Söyleyemediklerimizi susuyor, bilmediklerimizi konuşuyoruz. Bozkır senden benden yalnız, oysa yaratık dolu, yaşam dolu –ya karıncalar.
Hep oturup cigara içiyoruz yetersiz, konyak içiyoruz yetersiz, en asıl yetersiz biziz, yalnızlığımız en yetersiz –ya bozkır.
Ben kadının biriysem sevilmeliyim, sen bilmezsin güzel miyim, en büyük güzelliğim senin bilinmezliğin, duymazlığın –ya en boş damlalar gözlerimizde.
Bak, tozluyuz biz, çok tozluyuz –ya bozkır, bozkır yolundan kamyonlar geçerken kalkan toz.
O başka, yapışkan bizimki, yağmurlarla yıkanmaz.
Bak, hayal kurarım, en zevksiz acıklılara gözyaşı dökerim de kendimi bilmem. Biz bilmeyiz birbirimizi; böylesine mutluyuz bazı.
Bu evrende her şeyi silecek birileri, yaşamları çoktan. Bu önemli değil; biz çoktan tükenmişiz.
Somutlara güvenimiz yok hiç; onlar yok. Herkesler her şeylerini çok şeylere harcıyorlar, tutsak kılıyor bu şeyler onları, hep onlara çarpıyorlar yaşantılarında.
Ama bak, gerçek tutsaklar biziz, soyuttan gelir bizim ki, savaşılmaz.
En değerli somutlarımı yoktan satarım da kurtulamam ötekilerden, bilirsin.
Bırakıp bırakıp ırak kentlere bile gidemeyiz, bu uğraşı ister.
Bak, bizi ağaçlandırmak güçtür –ya bozkır.

09 Mayıs 2013

06 Mayıs 2013

6 Mayıs


Üç devrimciyi idama götüren zihniyet, devrimden, ışıktan halktan korkanlardı...
O üç fidan ise halkın içinden gelmiş halkını yurdunu seven devrimci gençlerdi...

Deniz Gezmiş'in İdam sehpasındaki son sözleri:

Yaşasın tam bağımsız Türkiye !
Yaşasın Marksizm- Leninizm yüce ideolojisi...
Yaşasın Türk- Kürt halklarının kardeşliği...
Yaşasın işçiler, köylüler!..
Kahrolsun emperyalizm..

ve bugün hıdırellez günüydü, toprağa gömülen umutların, hayallerin günüydü.
3 Fidan gömüldü 6 mayıs 1972'de kara toprağa, aynı zamanda halkın sesi, dili olan 3 can.


04 Mayıs 2013

Biten Aşk'a tanıklık eden Asuman


kalbim bir kuyunun dibindeki suyun içinde nefes almaya çalışan bir gariban
yukarı tırmanya çalışıyor
ama ne yapsın kuyunun duvarları düz
kuyunun duvarları ıslak