19 Eylül 2024

Taşınmanın insanların yaşamında yalıtık bir eylem olduğunu söyleyeceğim. Taşınmak işlevsel bir şey, bir gereklilik, bir zorunluluk olarak değerlendirilir, ender olarak zevk içindir. Bununla birlikte insanın başkalarına ve kendisine olan bağlarının bir yansıması gibi görünür. Alanı nasıl yaşıyorsak, yakınlarımızı nasıl seviyorsak öyle taşınırız. Taşınmak her zaman bir doğum ya da anne baba evinden gidiştir, ilk taşınmamız dünyaya gelişimizdir. Yenileştirmek büyük bir girişimdir. Tatlı konfor tutkuyu öldürür, kendini keşfetme şansını da öldürdüğü gibi. Neyi keşfetmek? Kendimizdeki değerli şeyleri. 

06 Eylül 2024

Yenikışla / 29 Ağustos 2024

Belki de insan en zor kararı, doğup büyüdüğü topraklara bir daha dönmemek, çocukluğunun yazlarını geçirdiği yerlere gitmemek konusunda veriyor. Hayatın telaşı, iş güç, sorumluluklar derken hep bir bahane çıkıveriyor, hep bir erteleme oluyor. Ancak en acısı, sevdiklerini kaybettiğinde o topraklara dönmek zorunda kaldığında yaşanıyor. Veda etmek için, son bir kez uğurlamak için orada olmak… Bu, insana derin bir iç hesaplaşma yaşatıyor, duygularını altüst ediyor.

Peki, hayatta gerçekten ne önemli? Büyük bir mülk sahibi olmak mı? Dünyanın dört bir yanını dolaşmak mı? Banka hesabımızda yüklü bir para mı? Yoksa en değerlisi, sevdiklerinle geçirdiğin zaman, onlarla biriktirdiğin anılar mı?
İnsanı asıl zengin kılan, kalbine dokunan insanlar ve onlarla paylaştığın anılar. Sahip olduğun eşyalar, gezdiğin yerler zamanla silinip gidiyor; ama o anılar hep seninle kalıyor, seni sen yapıyor. Belki de en büyük miras, bu dünyada sevgiyle ve anlamlı anılarla iz bırakmaktır.
Çünkü hayat, varlığımızdan ziyade, ardımızda bıraktığımız hikâyelerde, paylaştığımız duygularda, biriktirdiğimiz o küçük, değerli anlarda saklı.