31 Temmuz 2024

"Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın! Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum. Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın... Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana. İstemez... Tek hecesiz elveda..."

25 Temmuz 2024

Bektaşi kültüründe "öldü" demek yerine "gözümden gönlüne aktı" derler. Bu ifade, ölümün sadece fiziksel bir son olmadığını, ruhun ve sevginin varlığını sürdürdüğünü anlatır. Ölüm bir yaşamı sonlandırabilir ama aramızdaki ilişkiyi bitirmez. Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, her şeyi yitirmiş gibi hissedebiliriz ama gerçekten böyle midir? Ölümle birlikte her şey mi yok olur? Birinin ölmesi, onun önemini yitirmesi anlamına mı gelir? Hayır. Ölüm, sevgiyi sona erdirmez; aksine, anılarımızda ve kalbimizde yaşamaya devam eder.

Birini kaybetmek, onu unutmak ya da sevmekten vazgeçmek anlamına gelmez. Sevgi, ölümün ötesinde de var olmaya devam eder. Bektaşi inancına göre, kaybettiğimiz kişinin ruhu bizimle olan bağını korur ve bizi izlemeye devam eder. Bu inanç, kayıplarla başa çıkmamıza ve onların hatıralarını yaşatmamıza yardımcı olur.

Bektaşi felsefesine göre, ölüm bir son değil, ruhun ve sevginin devam ettiği bir geçiştir. Ölümle birlikte fiziksel varlık sona erse de, ruhsal bağlar ve sevgi devam eder. Bu felsefe, kayıplarla başa çıkarken bize güç ve teselli verir. Sevdiğimiz kişiler fiziksel olarak yanımızda olmasalar da, anılarımızda ve kalbimizde yaşamaya devam ederler. Bu yüzden, onları unutmak ya da sevmekten vazgeçmek zorunda değiliz. Sevgi, ölümün ötesinde de varlığını sürdürür.

22 Temmuz 2024

Geçmişimizle yüzleşmek, bugünümüzü anlamak için önemlidir. Atalarımızdan hayaletler mi yoksa kahramanlar mı yaratacağımızı, geçmişimize dair farkındalıklarımız belirler. Geçmişi öğrenmek sadece nereden geldiğimizi anlamak değil, bugüne nelerin taşındığını da görmektir. Geçmişimizin kayıpları, travmaları ve tutulamayan yasları, bugün kim olduğumuzu şekillendirir. 

Bugünümüzü değerlendirirken, kuşaklar arası geçişliliği göz ardı edemeyiz. Geçmiş kuşaklarımızda yaşanan göçler, savaşlar ve asimilasyon, kayıpları ve acıları beraberinde getirir. Bu yaşantılar DNA'mızda bile iz bırakır. Geçmişin izlerini anlamak ve onlarla yüzleşmek, barış ve huzuru sağlamak için gereklidir. 

Geçmişle yüzleşmek, tarihimizin karanlık noktalarını aydınlatmak ve geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmek için gereklidir. Bu bilinçle hareket ederek, geçmişin yüklerinden arınabilir ve daha aydınlık bir gelecek inşa edebiliriz.

08 Temmuz 2024

Hayat, her anın toplamından oluşur ve anı yaşamak, geleceğin belirsizliği veya geçmişin pişmanlıklarına takılmadan bu anların tadını çıkarmaktır. Keşfetmek, bilinmeyene merakla adım atmaktır ve her yeni deneyim bizi zenginleştirir. Varoluş sahnemize çıkanlar ve sahneden çekilenler, bize derin dersler getirir; ancak, içsel huzurumuzu bozanların hayatımızda yeri olmamalıdır. Pozitif enerji ve anlam dolu varoluşlarla çevrili olmak, daha anlamlı ve mutlu bir yaşam inşa etmemize yardımcı olur. Anı yaşamak ve keşfetmek, özgürlüğün ve mutluluğun anahtarıdır.