15 Eylül 2015


Zohreh Jooya - Ayışığında

Dışarıda belki dolunay var belki yeni ay belki de dışarısı zifiri karanlık. Ay ışığı kimi zaman hüzünle doldurmuştur içimi, kimi zamanda umutla.
Kışın Türkiye'nin en uç noktasında uyku tutmadığı zamanlarda camı açıp zehir gibi soğuk havayı içime çektiğimde, orada bir yerlerde unutulmuşum hissine kapıldığım çok olmuştur.
Örneğin; bir kadının sevgilisinin hediye ettiği tek taş yüzüğü, bir adamın pahalı olmayan ama sevdiği kadından hediye alıp gözü gibi baktığı bir çift gümüş kol düğmesi gibi... Bir otobüs koltuğunun en ücra noktasına düşmüşüm gibi ya da bir masanın ayağının dibinde ya da elini yüzünü yıkarken çıkarılıp lavabonun kenarına bırakılıp orada unutulmuş da 3-5 gün sonra ve yahut en fazla on gün sonra akla gelen, hemen hatırlanmayan ama hatırlandığında ev, çanta, araba didik didik edilen bir türlü bulunamayan… Her hatırlandığında boğazda bir yumru oluşturan Kıymetli bir şeymiş gibi. Sanki yıllarca unutulduğum yerde bekleyecekmişim hiç bir zaman bulunamayacakmışım gibi. Belki de hiç bir zaman bulunamayacak toprağa sürüklenip kaybolacak, belki bir yağmur suyu mazgalından kanalizasyona karışacak, belki değerimi hiç bir zaman anlamayacak biri bulacak beni önemsemeyecek gibi...
Bu his beni hem umutsuzluğa hem mutsuzluğa sürüklerdi. Gözlerim dolar, Boğaz'ım düğümlenir, sessiz gözyaşlarım süzülürdü yanaklarımdan. Sonra birden ay ışığı bana umudu hatırlatırdı. Karanlığın içindeki bir parça Işık.
Ben bir kere en sevdiğim tokamı kaybetmiştim ve hiç ummadığım bir anda olmadık bir yerden onu tekrardan bulmuştum çok sevinip hep onu takmıştım saçıma ve sonra gözüm gibi bakmıştım ona bir daha hiç bir yerde unutmamıştım.
 Belki beni kaybeden de beni unuttuğu yerde yeniden bulabilirdi, değerimi anlar bana gözü gibi bakar hep en korunaklı yerinde, yüreğinde saklardı beni. Niye olmasındı hem gecenin en karanlığı aydınlığa en yakın an değil miydi? Hem de ay ışığı ne kadar parlaktı…

İzmir