08 Mart 2024

Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan 

26 Şubat 2024

İnsanların evliliğe yönelik derinlemesine çekilmesi, temelde yaşamın dönem dönem sunduğu zorluklar ve mutluluklar karşısında yanımızda bir tanık olma ihtiyacından doğuyor. Hayatın her bir virajında, acılarımızın ve sevinçlerimizin bir başkası tarafından görülüp tanınması arzusu bizi sarar. Ancak, ilişkilerimizin yolları ayrıldığında, yaşadığımız bu kopuş süreci, bir zamanlar paylaşılan anıların şimdi sessiz bir boşlukta yankılanmasına neden olur. Tanıklık edecek bir kişinin eksikliği veya yeni bir tanığın hayatımıza girmesinin zorlukları, bizi derinden etkiler. Bu, evlilik arzusunun sadece iki insanın bir araya gelmesinden çok daha fazlasını ifade ettiğini gösterir: Hayatımızın, bir başkasının gözleriyle anlam kazanmasını, paylaşılan deneyimlerle daha da zenginleşmesini istememizdir. (Tanıklık)

23 Şubat 2024

Dünyayı değiştirmeye dair büyük hayaller kurmak yerine, neden ilk adımı kendimizden başlatmayalım? Kendi iç dünyamızda bir değişim yaratmak, dış dünyada büyük farklar yaratabilir. Ve belki de en önemlisi, bu içsel dönüşüm, bizi gerçek benliğimize, doğanın sakin ritmine daha yakın bir yere taşır.

13 Şubat 2024

“Ben böyle yalnızken,
Kendim kendime fazla geliyorum.
Eksiltin beni daha çok!”

01 Şubat 2024

Hayat, bazen en umulmadık anlarda en büyük dersleri verir. Bir bakmışsınız, yıllardır yanı başınızda olan ama hiç fark etmediğiniz bir gerçeği görmüşsünüz. Hayatın bu sürprizleri, bizi kendimize getirir, kim olduğumuzu, nerede durduğumuzu hatırlatır. Ve en önemlisi, hayatın her anının kıymetini anlamamızı sağlar.

24 Ocak 2024

"Adam ahlaksızdır. Her gün ayaküstünde bin yalan söyler. Dün övdüklerine bugün söver, dün ana avrat sövgüler yağdırdığı insanlara, salya sümük övgüler dizer... Sonra başlar aynı sözü gevelemeye: Manevi değerlere bağlıyız..."

UĞUR MUMCU 
(Cumhuriyet, 15 Haziran 1980)

12 Ocak 2024

Kuşku ve umutsuzlukla, masumane niyetler ve hayallerin aynı zihinde buluşması, insanlık için en korkunç kaderin ta kendisidir.

21 Aralık 2023

Ve birden, "ihtiyarladım," diye düşünüldü. "İhtiyarladım. Şurada, bir sandalyenin üzerinde, gırtlağıma kadar kendi yaşamıma gömülmüş oturuyor ve hiçbir şeye inanmıyorum.

21 Kasım 2023

“İnsan, doğanın ucubesidir. Çünkü insan hem bir hayvandır, hem de kendisinin farkında olan tek yaşam örneğidir. Kendisinin farkında olmasına rağmen bir hayvan bedeninde bulunması durumu muazzam bir ayrıklık ve korku hissi yaratır. Bu sebeple insan, bir birlik aramak zorundadır ve bunu iki şekilde yapabilir: Ya gerileme ya da ilerleme gösterebilir.
Gerilemekten kastım şudur: Farkındalığı ve aklı ortadan kaldırarak yeniden hayvan olmaya çalışabilir. Veyahut insani güçlerini yeni bir birlik buluncaya dek geliştirmesi mümkündür. Tabii ki bu, çok kısa bir açıklama; bu meseleyi biraz açmak isterim.
Üretken bir yaşam sürmeyen, bir şeyler yaratmayan biri bile, fincandan atılan bir zarmışçasına pasif biri olmayı istemez. Sınırı aşmayı arzular. Bunun bir yolu yaratmaktır, üretken insan olunur böylece. Ellerimle ürettiğim basit bir şey olsa bile bir yaratım söz konusudur. Fakat bir şeyler yaratamıyorsam, o halde yok ederek hayvansı halimi aşarım.
Yaşamı yok etmek, tıpkı onu yaratmak kadar yaşamı aşmaktır. Yaratmak için ilgi duymak, yetenek sahibi olmak gibi pek çok koşul gerekir. Oysa yok etmek için tek bir şey gerekir: Bir tabanca veya rakibiniz sizden zayıfsa güçlü bir kol.
Yok etme sürecinde yaşamı aşma arzumu da gidermiş olurum. Pasif bir hayvan olma durumunu aşma arzumu gidermiş ve böylece yaşam karşısında zafer kazanmış olurum. Aldığım intikamdır bu. Yaşamla üretken bir biçimde uyum sağlamama izin vermediği için hayattan aldığım intikamdır. İşte tam da bu yüzden bence yıkıcılık, zihinsel patolojinin en derin biçimlerinden biridir.

02 Kasım 2023

Neden bu dünyada her zaman ya derin bir sevginin içine dalıp kaybolmak ya da koyu bir nefretin karanlık dehlizlerinde kaybolmak zorunda olduğumuzu sorguluyorum. İnsan duygularının bu iki uç arasında bir yerde, daha dengeli ve sakin bir limanda demir atmasının gerçekten bu kadar zor olup olmadığını merak ediyorum. Bu iki duygunun yoğun çekişmesi arasında, huzurlu ve dengeli bir ara noktada var olabilmek neden bu kadar ulaşılmaz görünüyor?