19 Ekim 2020


“Yazı bilmem
Yazarım yazı bilmem
Bu yaz böyle geçti
Gelecek yazı bilmem…” demişti."

16 Ekim 2020

“Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?”

12 Ekim 2020

 "Araya biraz zaman, zamanla biraz boşluk girdi mi, kaldığın yerden devam edemezsin."

04 Ekim 2020

Bir kaşif olsaydım eğer, "Evliya Çelebi" gibi olurdum. Arabamla tüm Asya, Avrupa ve Afrika'ya iner dünyayı tavaf ederdim.

Benim kutsalım da bu gezegen.

Şiirlere, öykülere ve güzel düşlere inanan biriyim. Düş kurmadan bir hayat geçer mi? Hayat her ne kadar ezici bir şekilde baskı kursa da üzerimde, güçlü olmaya, tüm bu baskılara ve kirli dünyaya rağmen içimdeki yaşam ışığını söndürmemeye gayret ediyorum. Bu sayede çevremdeki soğuk maskeli insanların sıcak, sevgi dolu kalplerini görebiliyorum. Bazen içime kapansam da "umut" her daim var. Zira içimdeki dünya dışarıdakinden çok daha güzel olsa da kabuğumdan çıkıp kalabalıklara karışmam gerekiyor. 

Çünkü hayat yaşamak için var. Kimse için değil ya da birileri öyle diyor diye değil. Sadece kendim için.

 “Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur. Can da, inci de, mercan da..”

Velhasıl ziyan olduk.

02 Ekim 2020

Taze Taze
Dondurma kutusu üstünde
Üç kırmızı çiçek
Canımın içi kadar sıcak
Dilediğim kadar kırmızı
Özlediğim kadar gerçek.
Dondurma kutusu üstünde yaz gelmiş meğer
Neler getirdi kim bilir neler
Neler götürecek.

01 Ekim 2020

 İnsanoğlu toprağın tuzudur.

Anılar ile biriken tüm duygular ölene dek bizimle yaşar. Anılarımızın içeriği, belirli bir duyguya dönüştüğünde ifade etme şeklimize göre ileriye dönük ket vurabiliriz. Bu genelde hayal kırıklığına dönüştüğünde gerçekleşir. Gelecekten korkan kişi ise olabildiğince geçmişiyle yaşar. 

“Mutsuzluklar hayatımızı sardığında, derinden değişiriz; farklı duygulanımsal özelliklerine karşın mutsuzluğun olası imgeleri olabilen hüznün, kaygının, umutsuzluğun, depresyonun karanlık göllerine dalarız. Ancak yitirilmiş mutluluklara duyulan özlemden, bir zamanlar yaşanmış olup da artık ulaşılmaz olmuş duygulanım yağmurundan, kırılmış umutlardan ve imgelerden yıpranmış bir bilinçten, yitirilene yeniden sahip olmaya yönelik imkansız arzudan kaynaklanan mutsuzluklar da vardır. Yitirilmiş mutluluğun bilgisine sahip olmasaydık mutsuz olmazdık; zira, hayatında mutluluğu deneyimlemiş insan, daima mutlu olmak ister ve böyle olmadığında umudunu yitirir.”