21 Aralık 2018


Kız ya da erkek doğmanın bir şans olup olmadığını hiç düşünmemiştim. Bu soruyu babama sordum. Bana uzun bir konferans çekti. Özet olarak dedikleri şu: İnsan ancak kadın ve erkek olarak bütünlenir.
-Peki baba, kadın olmak ister miydin? diye sordum.
Birden sesini yükseltti:
-Ne münasebet? dedi
Sanki böyle bir ihtimal varmış gibi soruma sinirlendi.
Oysa aynı soruyu anneme sorduğum zaman, annem içini çekti:
-Erkek olsaydım! dedi.

Aziz Nesin

13 Aralık 2018

Doğa insanlara, hayvanlara iyi bir gelecek, duygu ve davranışların resmini sergiler. Bu resmin içinde kendinizi bulduğunuz anda hem huzuru bulacak hemde çıkarsız bir hayat kurallarıyla bu düzene eşlik edeceksiniz.  Doğanın gücünü hafife alamayız. Onun istekleri kadar dünya. 
“Başkalarının bakış açısını kendinize dert etmenize gerek kalmadı. Bir kez başkalarının söylediklerinin ya da yaptıklarının sizinle ilgisi olmadığını görebildiğinizde, kimin hakkınızda dedikodu yaptığı, kimin sizi suçladığı, kimin dışladığı önemini kaybeder. Dedikodular sizi etkilemez olur. Kendi görüşünüzü savunmaya zahmet bile etmezsiniz. İnsanların sözleri sizi etkilemez çünkü onların görüşleri ve duygusal zehirlerine bağışıklığınız vardır.”

03 Aralık 2018

Gürültü, patırtının ortasında sükûnetle dolaş; gürültüde sessizliğin içinde huzur 
bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe,
Kendini yitirmeden herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma, içten ol; telaşsız, kısa ve açık 
seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile 
dinle onları; çünkü dünyada herkesin anlatacak bir öyküsü vardır.
Yalnız planların değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle, çabanla ne 
kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş 
seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki, 
başarıların, bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni 
hayatlar başlatmış olacaksın.
Sadece seviyendekilerle olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman bile sever gibi yapmakla kazanırsın. 
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye 
zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz 
uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
Gerçek aşka burun kıvırma sakın; onu küçümsersen sen de besinsiz kalırsın, 
küçülürsün. O yoğun sevgi çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçe gibidir.
O bahçeye layık bir bahçıvan olabilmek için her bitkinin sürekli bakıma 
ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
Savaşmadan teslim olma.
Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakabileceğin en iyi miras ardında duracağın dürüst bilgidir.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim 
et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin 
verme.
Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. 
Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip 
getiremediğinle ilgilenir.
Arasıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın? Doğduğun zamanları; Sen ağlarken herkes sevinçle 
gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen 
mutlulukla gülümse.
Sabırlı, sevecen, erdemli ve olumlu ol.
Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve 
kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır.

Xsentus
Yaşamda zaman zaman aldanmış olmaktan utanmamalısınız, hatta diyebilirim ki insanlara ve olaylara başlangıçta iyimserlikle yanaşmayı engelleyen eleştirici, kuşkulu bakışların henüz kişiliğinizin bir parçası olmaması büyük bir şans.

01 Aralık 2018

İşte evimiz, aydınlığa çıkıyoruz. 
Yolumuzun bittiği bir akşam korusunda 
Artık her şey uzanmaktır sevgi nerde 
Hadi uzan biz ölelim 
Hadi uzan

26 Kasım 2018

5 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde, ülkede 30 yıldır iktidarda olan diktatör Rafael Trujillo’ya boyun eğmeyen üç kız kardeş iktidarın emriyle öldürüldü. Patria Mirabal, Minerva Mirabal ve Maria Teresa Mirabal, Trujillo onları sonsuza kadar susturma kararı alana kadar çeşitli yollarla direnmeye devam ettiler. Defalarca tutuklanan Minerva ve Maria Teresa’nın uzak bir hapishaneye özellikle nakledildikleri eşlerini ziyaret etmeye giden üç kadın, dönüş yolunda ıssız bir yerde şoförleri ile birlikte saldırıya uğradı, öldürüldü ve olaya kaza süsü vermek üzere bedenleri arabalarına tekrar konduktan sonra uçurumdan aşağıya atıldı.

Trujillo, Latin Amerika ülkelerinden elini hiç çekmeyen ABD’nin desteğini uzun süre arkasına almıştı. En büyük görevi, dünya üzerinde ve Latin Amerika’da esen sosyalist devrim rüzgarının ülkeye girmesini engellemek ve Amerikan sermayesi ile iyi geçinmekti. 31 yıllık iktidarında 500 binden fazla insanı gizli polisi aracılığıyla öldüren ve birçok kişiyi işkencelere maruz bırakan Trujillo, dönemin tanıklarına göre ülkenin kadınlarına “sahip olduğunu” düşünüyordu. Emir verdiği halde yanına istediği kadınların gönderilmemesi demek, ailelerinin devlet başkanına itaat etmemekten ceza alması demekti.



Batista diktatörlüğünü alaşağı eden ve sosyalist devrimini gerçekleştiren Küba örneği, Dominik Cumhuriyeti’nde de artık boyun eğmemeye kararlı bir grup insanı biraz daha harekete geçirdi. Trujillo’yu devirmek için denizden adaya inen 50 devrimcinin öldürülmesinin ardından, öldürüldükleri tarih olan 14 Haziran, ülke içerisindeki muhalif grubun yeraltı örgütünün adı oldu. 14 Haziran hareketi içerisinde Las Mariposas (Kelebekler) kod adını alan ve hala bu isimle hatırlanan 3 kız kardeşin ölümü, direnişi söndürmek yerine daha da güçlendirdi.

1981 yılında Latin Amerika'daki kadın aktivistler, faşist diktatörlere karşı yaptıkları bir mücadele ilanı olarak Mirabal kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak belirlediler; 1999’da ise Birleşmiş Milletler, 25 Kasım’ı "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak kabul etti.

Bugün kadına şiddet sistematik ve yaygın biçimde devam ediyor. Kadınlar öldürülüyor, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Ancak ortadan kaldırılması için mücadele vereceğimiz şiddet, yalnızca evde ve sokakta koca ya da sevgili tarafından uygulanan değil, aynı zamanda gazetelerde ve televizyonlarda pekiştirilen kadın düşmanlığı ile iş yerinde patron tarafından da uygulanan şiddet. Kadınların, eğer çalışabilirlerse, düşük ücretlerle ve kayıt dışı çalıştırılmaları, haklarını aradıklarında da “evlerine gönderilecek” ilk grup olmaları gerçeği, bu durumu kullanan sömürü düzenine karşı durarak değişecek. Bundan 58 yıl önce, okyanus ötesinde Mirabal kardeşlerin yazdığı tarih, bugünün kadınlarının ekonomik, fiziksel ve psikolojik her türlü şiddete ve şiddeti besleyen sömürü düzenine karşı dimdik durabilmeleri için bir zemin oluşturacak.

25 Kasım 2018

Özgürlüğümüz sadece yaşadığımız sınırlar kadar. Kimi için bir köy evi, kimi için 90m2 yalın bir daire, kimi için ise dünyayı karışlamak.
Sınırlarını genişletmek istediğinde bir karşılık bekliyor dünya senden. Her coğrafyaya ait bir kimlik, bir dil, bir miktar para. Bu saydıklarımdan para olunca diğerlerinin zemini zaten kendiliğinden oluşuveriyor. Dolayısıyla parası olanlar şanslı.
Bir de parasına zaman ve enerji ekleyenler var. Onlar ise Dünyanın sahibi.

22 Kasım 2018

Zihnimden geçen kelimeleri başı boş bıraktığım da, ipini salmış bir kısrak gibi nereye gideceğimi bilmeden şaşkınca izliyorum kendimi.
Kelimeler, sayılar ve buna eşlik eden hayatlar silsilesi. Anlam yüklemek çok ağır geliyor.. 
Hafifletici yüklemlerin verdiği yetkiye dayanarak yaşamak istiyordum artık. Zamansız ve telaşsız.

16 Kasım 2018

“Son araştırmalar, yaşamda uğruna mücadele etmeye değer bazı şeylerin önemli olduğuna işaret ediyor: Hayatta size kalıcı mutluluğu sağlayacak yaşam koşulları mevcuttur. Bu koşullardan biri başkaları ile kurduğumuz ve kurma ihtiyacı duyduğumuz bağlar olan ilişkililiktir. Sevginin nereden geldiğini, tutkulu aşkın neden bir zaman sonra söndüğünü ve hangi aşkın “gerçek” aşk olduğunu gösteren araştırmalar sunacağım. Buda ve Stoikler tarafından sunulan mutluluk varsayımının değiştirilmesi gerektiğini önereceğim: Mutluluk hem içeriden hem de dışarıdan gelir. Dengeyi doğru tutturmak için hem kadim bilgeliğin hem de modern bilimin rehberliğine ihtiyaç duyarız."