10 Temmuz 2018

Zaman sağır hakim 
Aşk kör yazar
Vefa lal müzisyen olduğu bu zamanlarda
Acılar ile harmanlanmış haritalarda
Zulum yutup nefret kusmuş bu yollarda
Samimiyetsiz odalar ve sevdasız ocaklarda 
İnsan insanın halinden ne kadar anlar
Bu dünyada herkes vefa eksikliğinden ölecek yaşta 
Vefanın unutulduğu bu çağda 
İnsan insanın halinden ne kadar anlar
Sevsek
Gözlesek
Özlesek
Ağlasak 
Verdiğimiz tüm emeklere hayıflansak
Sussak konuşsak ve tekrar sussak
Sevsek sonra yine
Gönlümüze her geleni baş üstünde ağırlasak 
Ve her sorduklarında iyiyim diye yanıtlasak
Bizim halimizden kim anlar
Nasıl anlar haldaş
Her şeyi bırak bir kenara ve söyle bana
İnsan insanın halinden ne kadar anlar haldaş..
“Psikanalizin bir bilim olup olmadığının söylenmediği bugünlerde, bir sanat olduğunun söylenmesi belki de şaşırtıcı değildir. Bir konuşma tedavisi olarak, kullandığı araç çoğunlukla dil olduğu için de, benzerliğinin en açık olduğu sanatlar edebi sanatlardır. Güven veren analojiler kurmaya yönelik telaşlı çabalar konusunda edebiyat, bilimin ardından en ümit verici alandır.”

09 Temmuz 2018

“Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol”

02 Temmuz 2018

Vicdan denen şey bağırsak gibidir. Sen uyurken de çalışır. Köreltsen de insaniyetini; işlediğin o korkunç cinayet, çıktığın idam sehpasıdır. Sımsıkı düğüm olur boynunda, kurbanının yağlı urgan gibi elleri. Kimse katil olduğunu bilmese de, her gece kendin asarsın kabuslarında kendini. Bağırsak vicdan gibidir. Derdin boşaltmaksa içini, kendin çekersin ipini. İnsan dener ve yanılır.

29 Haziran 2018

Beklemiş sözler. Bekletilmiş sözler
Öksüz kalır kaçınılmazdır.
Ya da yanlış yerlerde, yanlış kişilere kullanılır
Nasıl saptanır bir ömürde bir dilin kırıldığı yer?

26 Haziran 2018

dönersen ıslık çalarsın
yol uzun, su karanlık
otur bir çardak altına
bırak biraz yağmur yağsın
16 yıldan geriye kalanlar, 

Koyduk mu?
AKP'li bir arkadaş sormuş;
Koyduk mu demiş. EVET koydunuz tebrk ederiz. Gerçekten bizim için acı oldu.
Anlamadığımız şu, niye bu kadar sevindiniz ilk defa koymuyorsunuz ki, 16 yıldır sürekli koyuyorsunuz.
Masumları kumpasla hapse koydunuz,
Genel kurmay başkanını kumpasla kodese koydunuz,
Feto'yu adam yerine koydunuz.
Halkı asgariye köle edip, paraları cebinize koydunuz,
Çözüm sürecini bir fırına bir buzdolabına koydunuz,
Medya'ya el koydunuz,
Paket paket makarnalarla paket paket açılımlar koydunuz,
Torba Torba kömürlerle torba torba yasalar koydunuz,
Çalıntı sorularla üniversiteye akademilere Harp okullarına teröristleri, gerici yobazları, yandaşları koydunuz,
Suriyelileri sınavsız kamulara, Türkiye Cumhuriyeti'nin çocuklarını sokakta koydunuz,
Bakan vekil çocuklarına askerlik yaptırmayıp, gariban çocuklarını tabutlara koydunuz,
Yetmedi Adaletin, Ekonominin, Eğitimin, Hayallerin, Ormanların, Tarihin, Sanatın, Estetiğin, Devletin, Milletin a... koydunuz.
Bir Tek şeye koymadınız; Elinizi Vicdanınıza..

B. Atay
Edit 2018 Haziran


19 Haziran 2018

“Ayrılışlar yürek paralayıcı olabilir ama dönüşler kesinlikle çok daha perişan edicidir. Karşınızda gördüğünüz canlı beden, yokluğunda yansıttığı parlak gölgenin yerini asla tutamaz. Zaman ve mesafe keskin hatları bulanıklaştırır, sonra birdenbire sevdiğiniz geri döner, acımasız ışığıyla öğlen olur, ve her bir leke, her bir gözenek, kırışıklık, kıl, tüy bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar.”
Ve sonra o deniz feneri, tabloya son anda giren ağaç, yıllar sonra hayatımıza yerleştirebildiğimiz roman sahneleri. Yerini geç bulan ayrıntılar, ertelenmekten tavsamış umutlar, artık bizim olmayan pek çok yanımız.

04 Haziran 2018


Çiçekler geldi aklıma her nedense
gelincikler kaktüsler fulyalar
İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı
ağzı acıbadem kokuyor yaşım on yedi
kolan vurdu yüreğim salıncak bulutlara girdi çıktı
çiçekleri severmişim meğer
üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948
yıldızları hatırladım