Huzurun ayağınıza kadar gelmesini beklemeyin, Koşun! Yalın ayak koşun! Yakan kum tanecikleri, çakıl taşları olsun canını acıtan Daha beteri acıtmadı mı ki canını
Keşke daha yüz pencere olsa da, yüzünü de açsak Pencereyi kapatma, Pencereler kapandığı için belki de... Bunun için fena olduk, Senin bir dalgan varmış hani. Daha güzel, daha haklı insanlar, O dalgayı kaybetme...
Sen doğar doğmaz dikilirler tepene, işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri, büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan hürriyetiyle hürsün! Başın ensenden kesik gibi düşük, kolların iki yanında upuzun, büyük hürriyetinle dolaşıp durursun, işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!
Tanrı yeryüzüne geldiği zaman çingenelerle anlaşamaz ve bir sonraki uçakla geri döner. Bu benim hatam değil.. Bir dönüm noktası belirle ve herşeye yeniden, yeniden başla Leyla
Araftayım, bir pazar yalnızlığı bir gri pazartesi başlangıcı gibi duran insanların uzağında, benim gibi bir bahar başlangıç telaşı bir iğde kokusuna bulanmış bir bahar başlangıcı telaşı yaşayan insanların arasında
“Yalnızlık insan duygusunun en derindeki gerçeğidir. Yalnız olduğunu bilen ve bir başkasını arayan tek varlık insandır… Yalnızlık duygusu hem bir ceza hem bir aramadır, bir sürgün cezası olduğu kadar sanki o sürgünden artık kurtulacağımızı duyuran bir durumdur. İnsan yaşamının tümü bu diyalektiğin etkisi altındadır.”
Demir parmaklıklar arkasında kalan bir gölgeydim, Dört mevsim hasret kaldım gün ışığına Gün hep doğdu, saatler, günler hep geçti, Fark edilen soğuk nemli duvarlardı Oysa bahar hep geliyordu, çocuklar büyüyordu Güney'den gelen Karayel, en küçük balıkçı teknelerini avlıyordu Her estiğinde daha da yalnız kılıyordu nemli duvarları Duvarlar; türlü türlü hayatlar kazılıyordu Her birinin hikayesi birbirine benziyordu Onlar içeride biz dışarıda mutlumuyduk?
T.A.
Kim bilir orada hava nasıl, kim bilir neleri özledin. Biraz salakça olacak ama burası da çok boktan. Sanki herkes katil yada herkes yalnız, buradan çok fazla farkımız yok. Aslında var, biz daha geniş alanlarda yürüyüp daha fazla görüşme hakkına sahibiz. En büyük fark bu herhalde.
Geçmedi yare sözümüz Yollarda kaldı gözümüz Yere sürüldü yüzümüz Böyleymiş karayazımız. Çiçekler açılmaz oldu Pınarlar içilmez oldu Yar bize gülmez oldu Böyleymiş kara yazımız. Yalnız ona yar demiştik Onda bir şey var demiştik O bizi anlar demiştik Böyleymiş kara yazımız. Hey gönül gene bu gece Kederim geceden yüce Gel susalım beraberce Böyleymiş kara yazımız