25 Ağustos 2015

Ah aşk!
Bir topluluğun fotoğraf çekildikten sonra
Dağıldığı
An.

17 Ağustos 2015

İnsanların bedeni enkaz olmuş, bırakın içinizde oluşan gönül enkazlarını.

Bundan tam 16 yıl önce saat 03:02'de gerçekleşen Kocaeli Gölcük merkezli depremde on binlerce insan hayatını kaybetti. Deprem bölgesi Türkiye'nin en önemli sanayi kuruluşlarının bulunduğu ve binlerce işçinin yaşadığı bir yer. Burada her an kırılabilecek bir fay hattının bulunduğu gerçeği, depremde yaşanan büyük can kaybının bir cinayet olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Katiller ise aramızda dolaşıyor.

13 Ağustos 2015

Oysa hepsinin ötesindeki en büyük hatam kafamda bitirdiğim ve bir gün mutlaka söyleyeceğim dediğim şeyi ertelemekti. Ertelemek sanki yarınınızdan eminsiniz gibi verdiğiniz o karar. Kafanda bir şey varsa bugün yapmalısın. O gün yapmalıydım. Bildiğim bir şey var ki onu bulduğumda bir an bile ertelemeyeceğim.
Hep sonraya ertelemek hep bir sonrakine yarının ne getireceğini bilmeden bir daha bu duyguyu yaşayıp yaşayamayacağını bilmeden. Hangi sonraya sonra diye bir şey yok. Bu gün var belki yarın yok...

Aşk bir kişinin dünyanın geri kalanından daha önemli olmasıdır.

Son Ders

O’nun pahasına, bugüne kadar bütün yaşadıklarımı, çabalarımı silmek istediğim, hayatta geri dönmek istediğim tek andan başlatmak istiyorum her şeyi. Orada o kararı vermemiş, verememiş olmanın pişmanlığını ömrüm boyunca yaşadım ben çünkü. Ve bütün olanlardan yıllarca sonra, içime bir yumruk gibi oturan, bunu yazmama sebep olan şey. 

Yaşadığım o ülkede bir doktorun gözlerimin içine baka baka bir başka dilde hayatımın sonlanmak üzere olduğunu söylemesiydi. Evet,
Yola çıkışımın sebebi doktorumun her günümü son günüm gibi yaşamamı istemesiydi benden.
Tatile çık dedi bana o adam. Tatil dünya turu görmek istediğim yerleri görmek. Hiç biri değil dünyayla vedalaşırken görmek istediğim en önemli hesabım, Sevim'i hayatım boyunca hiç kimseyi sevmediğim kadar sevdiğim o kadını bulup ona onu sevdiğimi söylemekti. Ona o gün söylemediğim her şeyi içimde büyüyen o yumruğu anlatmak. Belki son anımda ona sarılmak.
Şimdi kendimi buna hazırlıyorum belki bu bile ertelemek ama artık bu son durak, biliyorum hazır olacağım ve karşısına çıkacağım.

Hayatım boyunca ona git deyişimin sebebi küçük karanfillerimi kaybetmek istemememdi belki.
Oysa o kararı verseydim ona daha önce sağlığımda gitseydim, belki de bütün ömrümde çektiğimden çok daha az acı çekerdim.

12 Ağustos 2015

Sırlar Cemiyeti

Bir sırrım var. Korkum, paylaşamadığımdan mı? Derinlerimde acı çeken yanıma bir el uzanamaması mıydı?
Kadem basıp çekildim. Keşfedilmeyi bekleyen bir Ada gibi...

Bir gün bu ülkenin başucuna bir not yanağına da bir öpücük kondurup gideceğim. Çok tatlı uyuyordun uyandırmaya kıyamadım diyeceğim.
Aziz Nesin

07 Ağustos 2015

Hayallerindeki adam olmadığımı anladığında, beni değiştirmeye çalışacağına, susarak bir duble rakı içseydin benimle bir çok şey kendiliğinden değişirdi. Yanıma, kırılacağı baştan belli hayallerle sokulacağına oturup birer bira içseydik keşke. Hiç değilse içer misin diye sormadan çay suyu koysaydın ocağa. Sen suyun kaynamasını beklerdin ben seni beklerdim ve aradaki boşluğa bir aşk ihtimali sıkıştırırdık…

Kadın: Pişman olduğunu hissettiği anda, sarıldığı adamın kalbine dokunamadı ve usulca çekildi.

Adam: Sessizce uzaklaştı. Yaşanmış, tecrübe edilmiş aşk kırıntılarını topladı ve bir bira daha koy dedi. 
Yakın Dış Ses: Masanızı benimle paylaşır mısınız?
...
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız.

01 Ağustos 2015

İnsan ne kadar unutmaya çalışırsa çalışsın geçmişini asla unutamaz. Hep bir iz… Bazen küçük bazense büyük bir iz kalır onda. Bu izleri öyle kolay kolay silemezsin. Kimi zaman da her şeyi unutmuş gibi görünür ama hep küçük bir parça vardır ona tüm geçmişi hatırlatan. 
İnsan geçmişinden utanmamalı, korkmamalı. Her ne yaptıysa açık açık söyleyebilmeli, sahiplenebilmeli onu. Bazen de işte onu orada öylece bırakıp gitmek, hiçbir şeyi hatırlamamak istersin. Pişmanlıklarını, üzüntülerini… Çünkü ne kadar bağlı olsan da, ne kadar çok sevsen de yoluna devam etmek zorundasın.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi

29 Temmuz 2015

Yeniden Başlamalı

Gülpembe bahar türküleriyle, kıyıda gölgesine oturup zeytin ağacının
Ben geldim derim eski günlerin düşelim yollarına kanayan sevgi çiçeğinin
Yeniden doğup eline günün, yeniden duyup adını gülün
Yeniden...
Yeniden başlamalı, yeniden anlamalı, yeniden dinlemeli o yiten türküleri
Dağılır gider kara bir bulut dokununca bir dost eli...

Nerde tükettin türkülerini, yanıyor işte ışık o serin dost odalarında
Aç kapını çık eskisi gibi yolunu gözlemesin kıyıda zeytin ağaçları
Yeniden yürü tozlu yollara, yeniden uyan o sabahlara, yeniden....
Açılır dost kucağı, açılır sevgi gülü, açılınca yeniden o büyük eski kapı
Dağılır gider kara bir bulut dokunuca bir dost eli...

28 Temmuz 2015

Yalnızlığı Anla

ne uzanan biri kaldı elime
ne de erişilemez yorgun yüreğime
bir boşluk ki nasıl insanla dolsun
bilmiyorum var mı daha acısı

yalnızlığı anla, yalnızlığı anla...

27 Temmuz 2015

Alengirli şiir

ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

24 Temmuz 2015

Yarına mirasımız; mezarlar dolusu genç, kitaplar dolusu kimsenin üstlenmeyeceği utanç verici bir tarih olacak sadece.
İlber Ortaylı

23 Temmuz 2015

Öpünce geçmeyen, gözle görülmeyen yaralarımız var. Ama anneden ama babadan ya da yardan… Canımızı yakan sesimizi kısan anılarımız var. İlla ölmesi gerekmiyor gidenin ya da yüreği yakanın. Yaralanıyoruz işte birinden. Hayali yara bantları yapıştırıyoruz gerçek yaralarımıza. Bir sonraki yüreğe soruyoruz yaşanmış tüm acıların hesabını. İşte o zaman kaybediyoruz.
Her sabah yeniden başlıyor hayat. Her sabah yeniden öğreniyoruz nefes almayı. Hayatta en pahalı şey aldığımız nefes.
Yolu uzun süre aşka düşmemiş bir kadına denk gelirse yüreğiniz, çalkalayın zira dibine çökmüş olabilir seven yanları.
Çünkü yalnız yaşamak için çok fazla bu hayat…
Rüzgarlı, sessiz sakin bir sahil kasabasındayım, soğuk bir bira içiyorum falan. Sonra bu şarkı çalıyor. Garip.

20 Temmuz 2015


Hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz
Bir köpeğin başını hiç okşamamış
Hiç bayram şekeri dağıtmamış
Çocukla çocuk olmamış gibi KÖTÜSÜNÜZ!

#suruçtakatliamvar

"IŞİD'in yaktığı Kobanê'yi kuracaktık, barış için gelmiştik.
Canlı bomba soktunuz aramıza, barış sloganları atan yoldaşlarımız şehit düştü. Yaralıları taşıdığımız araçlara gaz bombası atıyorsunuz. Polisler hala gülüyor, nasıl insanlarsınız? Neyin kin'i neyin öfkesidir bu efendiler.  
Suruç yanıyor.

#suruçtakatliamvar

19 Temmuz 2015

Yüzünde senin ki gibi bir yara izi olan kahraman, seni öpecek ve esaretini sona erdirecek.

18 Temmuz 2015

Yaşanan onca şeye, 
Pay edilen ekmeğe, 
Birlikte ilk defa dinlenen şarkılara,
Ceptekini üleştirmeye,
Başlı kıçlı yatmalara,
Damı akan odalarda kurulan hayallere,
İlk aşklara,
İlk reddedilişlere,
Salondaki çekyatta yattığımız eş dost gezmelerine,
Sırf ucuz olsun diye yediğimiz ketçaplı pilavlara lan,
Yoklukta içtiğimiz mantarı hep içine düşen şişesinden ucuz şaraplara,
Kaçak binilen trenlere,
Esnaf lokantalarına,
Görüşmediğimiz arkadaşlara,
Ayrıldığımız sevgililere,
Alayına isyan değil işte kardeşim, alayının şerefine içiyoruz lan! ''
Şerefe!

15 Temmuz 2015

Hayat mutsuzlukların ardından açan gökkuşağından ibarettir

Canımı acıtanlar oldu, hayatımla oynayanlar, çok nadir de olsa gördüğüm rüyalarıma inanmayanlar, zora gelipte bırakanlar, düşlerimle dalga geçenler, başarımı küçümseyenler, gözlerimde iki damla yaş bırakanlar, ama her acı insanın olgunlaşması içindi. Daha çok olgunlaşıyordum, her gün daha fazla, her gün daha fazla acıyla.

Beni bu ara anlayan yazılar var sadece, garip ama esaslı yazılar. Yazıyordum gece gündüz. İç sesim paragraflara karşı bir savaş veriyordu. Birileri kahkaha atarken, birileri sıcak sohbetteyken, birileri umut kurarken, bazıları farklı okyanuslara dalarken içimdeki çocuk ağlıyordu, belki de ağlayarak öğreniyordu hayatı. 

Susturamıyordum, acı veriyordu. Anlıyordum, insanın geçmişinden kaçamaması, hayatındaki en büyük sınavdı. Bir sınav içinde binbir sınava giren duygularımın çektiği sancı her gün nefes darlığımı daha da arttırıyordu. 

Tüm bu acılı günlerimde şükran duygularım, ve inancım tek tesellimdi. Evet evet, acı olgunlaştırır. Acı kapıları açar. Size bir mutluluğu anlatın desem bana sadece iki dakika anlatırsınız, ama mutsuzluğu anlatın desem yılları anlatırsınız, evet işte hayat mutsuzlukların ardından açan gökkuşağından ibaretti. 

Birileri umudunuzu kırabilir, her zaman olacaktır. Birileri hayallerinizi de alabilir, hiç para vermeden arkasına bakmayarak, birileri gözlerinizdeki yaşıda anlayamaz, birileri vardır, hep sonradan gelirler, onlara inanırsınız, hayatınızı teslim edersiniz,onlar sizi hiç anlamaz, bir serçe gibi terkeder ruhunuzu. 

Neyse boşverin bunları, en iyi sevgi, insanın eski mutsuzluklardan kaçmak için değil de, yeni mutluluklara kavuşma umuduyla beslediği sevgidir.

Öyle veya böyle, acılı veya sancılı, gram kadar da gücüm olsa beni benden alamazdı sevgili hayat, hani nefes darlığımla da yıkamayacaktı beni. 

Sonra avcuma ağladım, uyudum, gün bitti. 

12 Temmuz 2015

sevmek gibi geliyordu herşey, sevmek gibi gidiyordu kadın... 
adının anlattığı, canın teni yakmasıydı, 
bir bulut, evet ama aslolan; bulutun suyu yağmasaydı... 
bir insanı sevmekle başlıyordu her şey