12 Temmuz 2015

sevmek gibi geliyordu herşey, sevmek gibi gidiyordu kadın... 
adının anlattığı, canın teni yakmasıydı, 
bir bulut, evet ama aslolan; bulutun suyu yağmasaydı... 
bir insanı sevmekle başlıyordu her şey
Ne çok öldük yaşamak için

10 Temmuz 2015

“Ben seni çok benimsemişim.
Çok katmışım kendime farkında olmadan. Benimki hiç biz olmayan bir şeyi sahiplenmekmiş. Ben ne yaptığımı bilmeden, çok uçsuz bucaksız sevmişim seni.”
Didem Madak
Bozulan şeyleri böyle düzeltmek değil de
Herşeyi yeniden başlamak istiyorum
Yine o aynı heyecanı
Ne yapacağını bilmeme telaşını istiyorum

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım


09 Temmuz 2015

Çünkü insan bir kerede ölmeyecek kadar güçlüydü. Bu yüzden tanrı, küçük ölümler yarattı. Hayal kırıklığı gibi, aşk gibi..

Bir Dost Atışması Vol.2

T.A.
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burda
Ve çok ağır ilerliyor.
Yüzümdeki çillerden başka
İsyan eden biri yok hayatımda.

T.E.
Ki zaten isyan halinden hoşnut olmayanlar için değil midir? 
Zamanın ağır ilerlemesi Ağrılı ilerlemesinden bin kat iyi değil midir? 
Şimdi Yüzüm size dönük. Gözlerim yerde belli bir istikameti olmadan ağır ağır yürüyen bi atlı karınca da takılı.
Ah çocukluğum gelir aklıma, ne çok severdim izmir Fuarı'nda, ışıklar altında atlı karıncaya binmeyi...
Zaman çok hızlı ilerliyor.

08 Temmuz 2015

"Şiirlerin içinden çıkıp gelen kadınlar vardır;
Öpse şiir, saçını dağıtsa mısra, gülse kıt'a olur.
Ellerinden evvel ruhları dokunur aşka."

07 Temmuz 2015


Yüzyüzeyken Konuşuruz

Kavgalarımıza, endişelerimize, tüm beklentilerimize ara verme zamanı!
Derin bir nefes alıp,  bileklerimiz ağrıyana kadar koşalım, en uzağa..
Sonrası mı?
E Seni Seviyorum :)



05 Temmuz 2015

Yalnızlık Vol.2

Ben aslında hayatım boyunca hep yalnızdım, herkes kadar yalnızdım, yada herkesten biraz daha fazla yalnızlık, hayatım boyunca nereye gitsem peşimi hiç bırakmadı..
Her yerde.. evde, sokakta, arabada, Erdal Abinin bakkalında bile, kaldırım ve dükkanlarda.. her yerde
Kaçış yok..
Her insanın, korkularıyla, acılarıyla, tüm geçmişiyle ve gerçeklerle yüzleşmesi gerekir. Bunu ne kadar geç yaparsa, kendisindeki değişimi de o kadar geç fark eder. Acıyı ve üzüntüyü paylaşmak daha da yakınlaştırır insanları. Yüz yüze konuşamadıkları şeyler olsa da birbirleri için ne kadar önemli olduklarını bilirler her zaman. Ne istediğini bilen biri daha hızlı yol alır. Daha çabuk çıkar düştüğü kuyudan. Ne olursa olsun yalnız olmadığını bilmek ister insan. Üzerinde durduğu ayakları ne kadar güçlü olursa olsun, birinin elinden tutmasını ister. Kendisiyle yüzleştikten sonra bile hayatında hiçbir şey değişmez bazısının. Onların hayatında değişime yer yoktur. Her şey olduğu gibi kalsın isterler. Kiminin de kendisiyle yüzleşmeye hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Birine tüm geçmişini anlatmak, ona seni seviyorum demekten daha zordur aslında. Bazıları işte bunu yapar. Sevdiğini söyleyemez belki ama alır tüm geçmişini avcuna bırakır. Bazen de bir yüzleşme hiç de iyi bir sonuç vermez. Ve ne olursa olsun insan yüzleşmeli kendisiyle. Hatalarını görebilmeli. Yaptığı her hatadan ders çıkarabilmeli. Çünkü hata insanlar içindir.

02 Temmuz 2015

Ankara'da Bir Sabah

Böylesine koyu gri bir şehri, gözlerinin mavisiyle renklendirdiğinin farkında olmayışın kadar tutulmuştum sana..
ve Yağmur inceden yağmaya başladı, ahmak ıslatan cinsten.

Sivas'ı unutmak mı?

Sivas'ı unutmak mı? Kimi unutmak mesela? Muhlis Akarsu'yu, Menekşe'yi, Edibe'yi mi unutayım? Neyi unutmak mesela? Otelin önündeki binlerce ağzı salyalı yobazı mı unutayım? Kırılan camlardan dışarı uçuşan perdeler ile tutuşan canları mı unutayım? Teşhiş etmek için yanmış vücutlara baktığımızı mı unutayım? İlaçlanmadan gavur ölüsü gibi battaniyelere sarılan şehitlerin, vücutlarından battaniyeleri ayırmak için çığlık atan aileleri mi unutayım? Mahkeme salonlarında hakaretlerin havaya uçuştuğu duruşmaları, önce avukatlıklarını sonra mecliste vekil, bakanlık yapan zatları mı unutayım? Acılarımıza "Hayırlı Olsun" diyenleri, Sivas'ı sadece işi geldiğinde konuşan çıkarcıları mı unutayım?

01 Temmuz 2015

Şairlerden başka kimsemiz yok. Yalnızız. Sürekli uzanıp kendi yanaklarımızdan öpüyoruz.

30 Haziran 2015

Biraz vicdan , biraz bahar , biraz yağmur
Bir kaç kitap ( Az geçmiş ) biraz hayal , bir tutam aşk 
Çokça umut ... Herkese iyi gelir.

Farid Farjad ..
gidenler bizden hep bir parça götürürler
o parçanın yerinde de derin izler kalır
herkesin bir yara izi vardır
insanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi
herkesin bir yara izi vardır
kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan
baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi
bu izlerle yaşamaya alışırsın
bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin
ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur
acın da biraz olsun hafiflemeye başlar...

27 Haziran 2015

Ruhi Mücerret

İnsanlar acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil, deliliğini görürler...
“Eğer bunu okuyorsan, bu uyarı senin için. Bu anlamsız yazıda okuduğun her kelime hayatından harcanan diğer bir saniye demek. Yapacak başka işlerin yok mu? Hayatın gerçekten bu kadar boş mu da bu anları daha iyi geçirebileceğin bir yol düşünemiyorsun? Yoksa saygı ve inanç beslediğin otoriteyi ortaya koyanlardan çok mu etkilendin? Okuman gereken her şeyi okur musun? Düşünmen gereken her şeyi düşünür müsün? Sana alman gerektiği söylenen her şeyi satın alır mısın? Apartmanından dışarı çık. Karşı cinsten biriyle tanış. Lüzumsuz alışverişi ve mastürbasyonu bırak. İşinden ayrıl. Bir kavga başlat. Yaşadığını kanıtla. Eğer insanlığını ispat edemezsen, bir istatistik olarak kalacaksın. Artık uyarıldın.
Herkes o kadar kalabalık ki, kimin hayatına girsen fazlalık oluyorsun.
Burak Aksak

Bir Garip Atışma

T.A.
Nasır tutmuş kalbim kaç kez daha kırılabilirdi ki?
Kendime mezar olmuş bedenim, kaç gece daha ah çekecekti ki?
Varsın kuşlar da konmasın göğsümün kafesine

M.Y.
Nasır tutmuş kalbin sevgiye hasret ve küskün,
Duygularına mezar olmuş bedenin şefkate hasret ve bitkin,
Gözlerinde hep bir hüzün, gülümsemen hep bir buruk..

B.T.
Kırılabildiği yere kadar kırılacak
Mezardan duyulacak daha nice ah’ların
Sonra bakmışsın kuşlar zaten hiç konmayacak…

İşte bundandır hep edebiyata kaçışımız.

25 Haziran 2015

Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk

Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun

Sizin için ucuz olan nükleer enerji değil, insan hayatıdır. 

Kazım Koyuncu

22 Haziran 2015

Bir insana endişe etmeden sırtını dayamak, güvenmek için hiç bir bilgi birikimine veya makama ihtiyaç yoktur. Bazen hissedersiniz, referans aldığınız kaynaklara güvenirsiniz, hayal kırıklığı yaşadığınızda ise tüm dünyada bu kuralın hiç değişmeyeceğini düşünürsünüz. Çünkü gururunuz bir defa incinmiştir. Üstelik bu incinme birden fazla nüksetmiş olabilirde. Bu hayatta herkesin herkesten beklediği en büyük maneviyat, bir kişi yüzünden açılmış yaraların başka bir kişi üzerinden kapatılmasını beklemek kadar bencilliktir. Halbu ki yarayı açan kimsenin iyileştirmesi gerekmez mi?
En azından nazik bir dille bunu ima edemezmiydi?
Neden bu kadar acımasız bir şekilde yaralarımızı deşip duruyoruz. Neden?
Anılar, hatıralar vs kimin umrunda. Bir insanın kalbine dokunduğunuz an ve acıttığınız an o kalp artık öfkesinden birşey görmeyebilir. 

Kalbimizi tehdit etmeyelim efendiler, zira yaşanacak onca güzel şey varken...

20 Haziran 2015

Kaplumbağalar da Uçar

Bana dediler ki, Kamışlı'da
Dilberin hastadır.
Bu dilberin hastalığı üzerine
Kimse bir çare diyemiyor

Dediler ki gelindir, küçüktür
Hikayesi çok uzundur
Doktorun elinde yaralıdır
Kirli tırnakların altındadır

Bana dediler ki Diyarbakır'da
Dilberin feryatlardadır
Gözlerimde gözyaşlarım
Gecede gündüzde kızıl bir pınardır

Gülazer

Yarin aklını yitirdi Gülazer, tek derdi sendin
Koynunda, göğsünde tutamadın Gülazer,
Aklı da, son gözyaşı da Dicle'nin asi sularına karıştı.
TA

Gula min bê evin e wey gulevinê
Gula min gula zer e wey gulizeram
Ber çavêm here ü were

Derdê min yek bü te kir sedhezar
Ez ji vi canê xwe bûme bezar

Benim gülüm, aşksızdır,ah aşk gülüm
Benim gülüm,sarı güldür ah gülüzarım
Gözümün önünden gel git

Bir derdim vardı, şimdi oldu yüz bin
Bıktım ben bu canımdan

19 Haziran 2015

"Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi."
Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. 
İnsan çekiyor. 

Çocuklar istiyorum: haşarı, sarışın, esmer, edepsiz…
Seyahatler çekiyor içim. Dünya yüzündeki tuzlu sularda ışıklı vapurların gittiğini; Paris’te kırmızılı, yeşilli, turunculu işaret fenerlerininin bulvarlar boyunca akan köhne taksilere sis içinde yol gösterdiklerini; caddelerde, meydanlarda gotik binaların kayalar misali yükseliverdiğini; bisikletine tünemiş genç bir kadının türkü söyleyerek geçtiğini; pırıl pırıl matruş bir adamın pırıl pırıl bir bıçakla bonfire kestiğini; yalancı inciler içinde dolgun bir kadının Napoli’de şarkılı bir kahvede fıstıklı dondurma yediğini; yattare meydanlarının lokantalarında koynak içerek garip valizleriyle yolcular bekleştiğini; bir üçüncü mevki vagonda yaşlı bir adamın şehir içerinden tren geçerken, gençken oturduğu kahveleri tanıyarak titrediğini..

..~Sait Faik Abasıyanık - Son Kuşlar~

"Seninim. Yoksa, hiçbir şey olmak istemiyorum.
Birçoklarının almak için, neleri varsa verip de gene olamayacakları bir şey olabilirim oysa.
Ama seninim.
Ve sen, itmez, terslemezsen bu bana yeter."

..~Ahmed Arif~..
İzin alır gelirsem,
Güleceksin sevincinden
Sabahları erken kalkacağız
Sobamızı yakacağız,
Saçların güzel olacak tütünümün renginden
Ellerin çay kokacak
Gün doğacak sesinden..
Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim
Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözlerle konuştum karanlıkla...
Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
Sözler...
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan
güneş masum, ay kahpe, biri sen biri bendi 
aşka sıfır eski konak, gün sefil gece demdi. 
o dava eskidendi ter içinde her pişmanlık.
mevzu ağır, ortam rahat elini sallasan bana değerdi.
kapardık kapıları bütün dünyaya, 
gömerdik maskeleri kadeh diplerine, 
sil baştan, en başından sesim teninde biterdi

18 Haziran 2015

Madalyonun Diğer Yüzü

500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı.
Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu.

5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.
Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu.

Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur...mutluluğun peşinden gitmek."

17 Haziran 2015

Denize Bıraksam Kalbimi

Bugün adım adım gezdim seni 
Hatıralardan bir yokuş 
İçimde hiç eskimeyen bir resim gibi 
Çok özledim, özledim seni 
O güldüğüm âşıklar gibi bir hoş 

Denize bıraksam kendimi, 
Kumlara uzatsam gölgeni, 
Havada umut, ruhum firar, 
Güneşte kurutsam kalbimi