16 Haziran 2016

Yarınlara dedik, doldu.
Gelmiyor dedik, boşaldı.
Aşk dedik, doldu.
Sevmiyor dedik, boşaldı.
Sağlığa dedik, doldu
Batsın gitsin dedik, boşaldı
Hepimiz kıvırmakta ustayız
Bardağın yapacağı tek bir hareket vardı.
O da kırılmaktı...

13 Haziran 2016

İnsan bazen geçmişinden kaçmak ister. Kaçarken ise farketmeden geleceğinde ki gerçekler ile karşı karşıya kalır. Gerçeklerin Fransız masallarındaki gibi masum olmasını beklerken, en ağır romanının içinde kendini buluverirsin. Bir bakmışsın dipsiz bir kuyudasın. Üstelik duvarları ıslak. Çıkmak istedikçe gücün azalır, azalır..


Bu ahir ömrümde güvendiğim bir babam, bir de sol kaburgamdan geçen anoson kokulu şiir kitaplarını çok sevdim.

Acı Lakırtılar

Bazı kadınlar var ki; Kader dedikleri maneviyatı üç kuruşluk kahve telvesinden bekleyip, daha sonra milyonluk hayallere sahip olurlar.
Eksikliği kendi özünde olan bir kadın, aynaya sadece güzel görünmek için bakıyorsa, varsın telvelerden medet bulsun. Ümmet kalsın.

11 Haziran 2016

Beni bekleyen kader 
Sonsuza dek demir atmak olsun kıyına.. 
Boyun eğmez de kadere, 
Açılırsam denizlere sen olmadan 
Yalnızlık tek sevgilim olacağa benzer 
Işıksız geleceğim de. 
Ama gene de gel kollarıma 
Ödülü ol bu yorgun denizcinin, 
Sarhoş et varlığınla… 
Ya çakılacağım buraya seninle, ya da kaçıracağım seni Spartalı Helen gibi. 
Haykırarak açılacağız birbirimize 

10 Haziran 2016

Etrafımdaki her şey o kadar hareket ediyordu ki benim hiç kıpırdamadan anlamaya ihtiyacım vardı. Anladığımda bir şey hissetmeye ihtiyacım vardı. Bu halime alışmamaya ihtiyacım vardı. Bu çağa Hissizlik Çağı dediler, ama bence bu çağ Hırıltı Çağı. Hepimizin içinden bir ses geliyor, yaşadığına dair. Anlamı yok. Bu çağ, kesinlikle Hırıltı Çağı...

06 Haziran 2016

Ey Güle
Her sessizliğin göğsümde kafes, içimde çığlık oldu
Sensiz her yanım ağrılı, sızılı
Uykularım haram, düşlerim ağır
Kokun uzak dağ çiçeği
Hasretinin adı solumadığım Alacakaya, Ağın.. 
Ey Güle
Ruhum artık bende değil, ben ise ben değil

01 Haziran 2016

Geziyi Unutma

Bir Haziran sabahı hepimizi eşitledi sokaklar. Şiirlerle, şarkılarla, öfkelerle, özlemlerle çıktığımız meydanlarda gördük yeni sabahları. Biraz da kendi yalnızlığımıza başkaldırdık.

Sonra bir yel götürdü isyanımızı. Geride gülüşlerimiz, acılarımız, ölenlerimiz kaldı. Nasıl ki hepimizin olduysa gökyüzü, artık özlemler de hepimizin. Nasıl ki birlikte gördüysek sabahı, artık acı da hepimizin.

Bir hikayeyi nasıl birlikte yazdıysak, gidenlerimizin hayallerini de hep birlikte yaşatmak zorundayız. Biz bir Haziran sabahı birbirimizi fark ettik, artık başka türlü olamayız.

29 Mayıs 2016

Yanındayken yok olan insanları özlemek, kendi yokluğunun altına imza atmak demek.

17 Mayıs 2016

Güzellik gerçeğe benzemiyor aslında. Hayal gibi, rüya gibi, aslında masala benziyor. Oysa ki, hayat kusurludur. Kusur insanı gerçek yapar. Ben kusurlu birisiyim, bunu kabul ediyorum. Bu demektir ki ben gerçeğim. Peki gerçekte cazip gelmiyorsa,  rasyonel olan nedir?
Hayat bazen iyi bir kırmızı ev boyayıcıları parçası kadar ağır, gerçekten ağır… ritimsiz, gerçekten ritimsiz… Ve bazen hiç olmak istemediğin bir şehre sığınmak zorunda bırakacak kadar imansız… Örümcek Büyükannenin oğullarının önünden geçen bir patikada yürümek kadar tekinsiz, çok tekinsiz, salt tekinsiz…  Golfstrim’in sıcaklığı ve devasa sardalye sürülerinin varlığı kadar şüpheli…
Bazen cümleler başlar sonra biter, arası uzun bir boşluk…