16 Mart 2016

Günün birinde herkes kendi yıldızını bulabilsin diye mi parlaktır yıldızlar?

14 Mart 2016

Ülkemizdeki güvenlik açığı seviyesi orta doğu ile aynı derecede. Başkent'te istihbarat ‘tan eser yok. Fakat ilgili güvenlik güçlerimiz de sadece Sur ‘da faaliyet gösterebiliyor. Koltuk sevdası, paranın sıcaklığı ölümlerin önüne geçiyor. İstifa eden yine yok, olmayacakta. Neyse ki çok şahane kınama ve lanetleme organizatörlerimiz var. 

13 Mart 2016

Aşk, en çok iki kişi birbirine uzakken aşk oluyor. Sonra yaklaşmaya başlıyorsun. Sonrası rezalet. Hep böyle bu...
Velhasılıkelam, iyidir mesafe...
Şimdi boynumuz bükük, çekildiğimiz köşelerimizde yaralarımızı sağaltmaya çalışıyoruz. Ne için? Yenilerine yer açmak için. Ayrı yerlerde, benzer yaralarla aynı günün ağrısını çekip, ayrı insanlara katlanıp, aynı sonsuzluğa hazırlıyoruz kendimizi. Gözümüz aynı yerde. Yaralarımızın eşitlendiği değil sıfırlandığı o yerde! Hiçbir şeyin fark etmediği, hiçbir yaranın hatırlanmadığı, kimsenin kimseyi kıramayacağı o yerde..

12 Mart 2016

Çember Çıkmazı




Bundan 30 yıl evvel, ilk isminin "Emek Sokak" olarak bilinen ve bu Emek adını dar gelirli Anadolu insanlarının birlik ve beraberlikleriyle inşa ettiği, Belediye Encümen üyelerinin de onayıyla Emek ismini alan sokaktır. 2000'li yıllardan sonra ise tabiri caizse feleğin çemberinden geçen bu sokak ve sakinleri, belediyenin Emek isimli sokağını aynı mahallede iki tane olmasının karışıklıklar yaratması sebebiyle "Çember Çıkmazı" adını vermişler.  

Çocukluğumun en saf en güzel anılarının geçtiği sokaktır Çember çıkmazı. (Emek) Düşe kalka bisiklet sürmesini öğrendiğim ve en çok terleyip oynadığım futbol maçlarını bu sokakta yapmıştım. Akşam 7’den sonra ise babamın işten dönüşünü bekleyip, sokağın başında görür görmez, ellerinde ki torbalara sarılıp bana ne getirdin telaşını her gün yaşamaktı. Arkadaşlıklar ve komşuluklar ise cabası…

Murathan Mungan’ında dediği gibi;
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken
Kafan dışındaysa


T.A.

11 Mart 2016

Bir gün "ne yaptınız" diyenlere, "yaşadık" diyeceğim. Tanıklık yapmak derdi olmasa, iktidarların muhalefetine çamura saplanmış bir ülkede yaşamak işmişçesine.

08 Mart 2016

Göğe bakan kadınları uzun uzun sevin, gökyüzü gibi sevin yani, çantasında biber gazı taşıyan kadınları korkmadığına inandırarak sevin, kaosa girip saçını kesecek duruma gelmiş kadınları umudunun olduğuna inandırarak sevin, tılsımlı gözleriyle boşluğa bakan kadınları boşluktan çekerek sevin, güzel gülenlerin gözlerini sevin, sinirlendiğinizde ağlayan kadınları, ağlayınca sevin. Hani bir deniz kenarında hayallerini size anlatan kadınları rengarenk sevin. Her kadını kız çocuğu gibi sevin, bazen küsse de darılsa da. Bazılarını farklı sevin, şiirden anlayanlarını, asi olanlarını. alelade sevmeyin, nefretle sevmeyin... Emekçilerini alnındaki terlerinden sevin... Göçüp gideni, ayrılanı da sevin. Mimoza çiçeği gibi, öncesi veya sonrası olmadan, sevin gayrı.
Dünyanın hiçbir yerinde güvende olmayan kadınları sevin.

06 Mart 2016

Başkaları tarafından şekillenirken hayatımız sesimiz çıkmaz. Bir arada kalmaya çalışırız sadece. Çünkü birbirimizden başka kimsemiz yoktur. Çünkü dostuz, çünkü aşığız, çünkü yalnızız. Yaşadığımız yer gibi sıkışıp kalmışız zamanın içine.



Z Raporunun ilk satırları, sonrası ciro..

Günler iyice birbirine benzemeye başladı burada. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü emin değilim. Ama şunu biliyorum ki o birbirine benzeyen günlerin içine sızan her şeyde biraz sen varsın. Kitap okurken senin sevebileceğin yerlerin altını çiziyorum, radyoda sevdiğin şarkılar çıktığında ben sevmesem de koşulsuz bir saygıyla sonuna kadar dinliyorum ve annemle günde en az bir kez senden konuşuyoruz..
“Kazanması yıllar süren, kırılması saniyeler alan ve dağıldıktan sonra tekrar toparlaması için ömür gereken şeye; Güven denir.”
Bu bir uçurtmanın kaçışı belki de değil 
Bilmem gökyüzünde aramak doğru da değil

Viyana - Hundertwasser Evleri/ Ocak 2016

Sıfır Sayı

Kaybedenler, kendi kendini yetiştirmiş kişiler gibi kazananlara oranla daha geniş bir bilgi ağına sahiptirler, kazanmak istiyorsan tek birşey bilmen, herşeyi bilmekle zaman yitirmemen gerekir, derin bilginin hazzı kaybedenlere özgüdür. Biri ne kadar çok şey biliyorsa, işleri o kadar ters gidiyor demektir.

03 Mart 2016

"Bazı kadınların yüzü, birazdan buralara yağmur yağacak yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, bir kez olsun gerçekten gidenler, dönmek isteseler de dönemezler yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, ben gitmek istesem de beni bırakma yüzüdür..."
Kalbe dokunan şeylerle taşak geçen herkesin
Nuri Alço girsin rüyasına gazozlara gelsinler!
şu saatte sesimin ulaştığı herkes yalnız muhtemelen
bırakın kumandaları sokulun yamacıma
huzurunuzda eski bir sırrı ifşa edeceğim!

28 Şubat 2016

İyi olan tek şey denizin üstüne yayılmakta olan kötü Rum şarkılarıydı. Bir de Levrek. Saçlarıyla oynamaktan ve üşümekten hiç vazgeçmeyecekmiş gibiydi. İyi bir günbatımından beklenebilecek her şey vardı gökyüzünde, tüm sıcak renkler, hafif bir esinti ve şarap kokusu. Hiç gülümsemedi, hiç gülümsemeyecekmiş gibiydi. Eski bir hikaye anlatmaya başladığı sırada, ayağının hemen altında küçük bir halka oluştu, sustu.

Sanki ‘bazen iri bir horoz balığı kadar hırçınlaşabilir her şey; bazen Tartaros çukuru kadar derinleşebilir’ demek istedi. O sırada gök yüzünden bir örs düşse ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi yeryüzüne ve tunçtan bir örs düşse yeryüzünden ancak dokuz gün dokuz gece sonra varabilirdi gözbebeklerine.

24 Şubat 2016

Özlüyor işte insan ,
Özlüyor...!
Arkasından baktıklarını.
Bir rüzgârla ,
Ömürleri dağılan güzel insanları...
Bir bakmışsın yalnızsın,
Bir başına bir yoldasın.
Ve özlüyorsun;
Gitmek zorunda olanları,
Özlemekle yetiniyorsun.

22 Şubat 2016

Hayat ölümden beter olduğunda, cinayet hobiye dönüşür.

18 Şubat 2016

İnsan olmaktan yorulur bazen insan. Hayat yorar, aşk yorar, yalnızlık yorar, kalabalık yorar, gelen yorar, giden yorar... Sana sunulan hiçbir şeye alışma bu yüzden. Terk edenler yorar... Daha az güvenmeye, daha az sevmeye ve daha az inanmaya tecrübe diyorlar. Ama bu tecrübe değil, tecrübeyi doğru kullanamamaktır. Daha az güvenmek, güven sorunu yaratır. Gerektiği kadar güvenmelisin. Daha az sevmek yalnızlığı getirir. Hak ettiği kadar sevmelisin. Daha az inanmak inancını zedeler. Neye ne kadar inanman gerek, onu bilmelisin.

İnsanlar terk edilerek terk etmeyi, aldanarak aldatmayı öğreniyorlar. Oysa terk edilen sadakati, aldatılan dürüstlüğü öğrenmelidir. Hayatın getirdiği sevinç ve mutlulukları nasıl kabul ediyorsak, onun sunacağı kederleri de aynı olgunlukla kabul etmeliyiz. Bu dünya bir imtihan dünyası. Kaderimize yazılan her keder, dayanma, sabretme ve inanma gücümüzü sınar. Yıkılmış, aldanmış, incinmiş, kırılmış olabilirsin. Umutların tükenmiş de olabilir. Bu kaderindir. Kader seni sürekli dener. Cevabını bilmediğini sandığın bir soru gibi gelir. Oysa Rabb'in o sorunun cevabını çoktan vermiştir. Ve onun senin durumundakilere verdiği en iyi cevap gece-gündüz ilişkisidir. Geceyi ve gündüzü düşün şimdi. Ve şunu: Her yeni gün, bitmiş bir gecenin ardından başlar ve şahitlik ettiğimiz bitişler, göremediğimiz nelerin başlangıcıdır kim bilir...
"Birini ya da bir şeyi sevmek, değer vermek, onu her şeyiyle sevmek demektir çoğu zaman. Ne olduğunu, ne olacağını, sınırlarını bilip, hatalarıyla, eksiklikleriyle, yanlışlarıyla ve sebep olduğu üzüntülerle kabul etmek demektir. Hiç kıvırmasak mı? Kıvırmadan söyleyelim evet, gerçekten sevmek bir tür çaresizliktir. Bir şeyi gerçekten çok seviyorsan başka çaren yoktur da ondan seviyorsundur."

"Bir coğrafyanın kimliğini, tarihinde neyin tekerrür ettiği belirler. Ne zaman ki bu ülkede tarih, tekerrür eden patlamalardan ibaret olmaz, belki o zaman başka hikayeler yazılır..."

H.Günday

11 Şubat 2016

Huysuz bir ilkokul çocuğu, kurşun kalemi bir defa ortadan ikiye böler, çat diye ayırır, kolaydır ilk başta bölünmek kalem için tabi. Ama önemli olan sonrasıdır, çocuk kırdığı parçaları da kırmak ister, iş gittikçe zorlaşır, kalemi kırmak imkansız hale gelir. Kırıldıkça zorlaşır, kırıldığı yerden sağlamlaşır bazı şeyler. İnsan gibi, kalp gibi, güven gibi.

Özgür Bacaksız / Mutsuz Çocuklar Ülkesi

08 Şubat 2016

Aynı tanrıya inanan insanların farklı mezhepler kurup birbirlerini öldürmesini ilginç bulmayanlar, ateistlere aklını kullanmalarını söylüyor.

05 Şubat 2016

Yaşamın yazıyla, yalnızlığın ölümle iç içe geçtiği bir dünyadayız.

03 Şubat 2016

yine de kötü bir kış geçirmedik sanıyorum
altın düştü örneğin
karlar beyaz yağdı, direndi uzun zaman
geleceğin sevgisi bir aklık olarak başladı
sevgilim senin ellerin bir keçi sever kadar taze
sevgilim kolera yavaşladı
üstelik birkaç kez de aya gidildi
gelindi bile

T. Uyar

01 Şubat 2016

Diyeceğim herkes herkese bir kazık atıyor, sonra kendi canı şu kadarcık yandı mı veryansın ediyor, basıyor yaygarayı. Hepimiz birbirimize bir kazık atarsak nasıl düzelir bu işler? Ben derim ki karşılıklı olarak saygılı olalım haklarımıza…

Yüz Numaralı Adam

20 Ocak 2016

Sallana Sallana


Sallana sallana tu çû ser avê 
Yıkamış esbâbı daye ber tavê 
Bir öpücük istedim xêra dê û bavê 
Yabancı değilem pismamê te me 
Dibêjî nabêjî cîranê/heyranê te me 

Sallana sallana tu ji wir de hatî
Aşkın ateşi keçê dilê min ketî
Söz vermiştin dilber çima nehatî
Yabancı değilim pismamê te me
Dibêjî nabêji cîranê\heyranê te me

17 Ocak 2016

Çok sevdiler beni.
Çok sevdim ben de onları.
Kimse bir şey yapmadı bunun için.
Buradayız, o kadar.
Burada olmak yeterli.
Yaşıyorum, yaşıyoruz...
Anarşist diye bir şey yoktur. İflah olmaz, yiğit yufka yürekli haydutlar vardır o kadar.
Hakikatin yerine hakiki olmayanı koymak ne kadar da zordu.
Zor ama bir o kadar da zevkliydi.
Bir kez hakikat hudutlarını aştığında, akıl zehir gibi işlenmeye başlıyor, kelimeler tuhaf bir kudret ediniyordu.
Ben bu topraklara yeni yasalar yayacağım.
Buharlaşmış şarapları geri getireceğim kızıl bir yağmur olarak...

15 Ocak 2016

Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adam akıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
İnsan insanlığını nereden belli eder? İyiliğinden, yürek temizliğinden, alın aklığından... İnsanın insanlığını nereden anlarsınız? Özen gösterdiği ayrıntılardan... İnsan; tekir kedilerden, Dostoyevski'den, paltosu olmayan çocuktan, incir gölgesindeki berberden söz ediyorsa eğer, has insandır. 

Taylan Ö.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam, pahalıya mal olacağım.

Didem Madak

08 Ocak 2016

Olmayacağı varmış olmamış. Olacağı vardıysa kesin olurdu. Ne oldu ki, ne olacak. Olsun. Olacak olan zaten istesen de istemesen de olacaktır. İşte ben de olamıyorum. Nasıl oluyor diye sorarsan onu da bilmiyorum. Bilsem bile olacak olanın önüne geçmezdim, çünkü olduran ben değilim, ben olduranın oldurduğuyum.

07 Ocak 2016

Yalnızlığına kaç, dostum!
Seni büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş,
küçüklerin iğneleriyle de delik deşik olmuş görüyorum.
Seninle nasıl susulacağını pek iyi bilir orman ve kaya.
O sevdiğin ağaca benze yine sen, o geniş dallıya:
sessiz ve dinlercesine sarkar o, denizin üstüne.
Yalnızlığın bittiği yerde, pazar yeri başlar; pazar yerinin başladığı yerdeyse,
büyük oyuncuların gürültüsü ve ağılı sineklerin vızıltısı başlar.
Dünyada en iyi şeyler dahi, göstereni olmazsa, değersizdirler:
Bu göstericilere "büyük adam "der halk.
Halk pek anlamaz büyükten, yani: yaratıcılıktan.
Ama büyük şeylerin bütün göstericilerinden ve oyuncularından hoşlanır.
Yeni değerler yaratanların çevresinde döner dünya: -görünmeden döner.
Oysa oyuncuların çevresinde döner halk ve şan :" dünyanın gidişi" böyledir.
Ruh vardır oyuncuda, ama ruhun vicdanı pek yoktur.
O hep, en çok inandırdığı şeye inanır, - kendine inandırdığı.
Yarın buna inanır, öbürgün başkasına. Keskin gözleri vardır halk gibi, ve değişken huyları.
Devirmek, -onca kanıtlamaktır bu. Çıldırtmak, -onca kandırmaktır bu.
Ve onca kan, bütün kanıtların en iyisidir.
Ancak duyarlı kulaklara sızan gerçeğe, yalan ve hiç der o.
Gerçek, dünyada büyük gürültü koparan tanrılara inanır o ancak!
Gösterişli soytarılarla doludur pazar yeri, - ve halk övünür büyük adamları ile!
Bunlar onlara göre, anın efendileridirler. Fakat an onu sıkıştırır, o da seni sıkıştırır.
Ve senden "evet" ya da "hayır" ister.
Yazık, "...yana olma" ile "...karşı olma" arasına mı koymak istiyorsun iskemleni?
Bu dediği dedik, bu sıkıcı kişileri kıskanma, ey gerçek tutkunu!
Dediği dedik kişinin koluna hiçbir zaman asılmamıştır gerçek.
Bu apansız kişiler yüzünden, güvenliğine dön; kişiyi ancak pazar yerinde bastırır; Evet mi hayır mı?
Ağır duyuşludur bütün derin kaynaklar;
derinliklerine düşenin ne olduğunu anlamak için uzun süre beklemeleri gerekir.
Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan herşey;
hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratanlar.
Yalnızlığına kaç dostum; görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş.
Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç!
Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın.
Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öçten başka bir şey değildirler.
Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değil ki.
Sayısızdır küçük ve acınacak kişiler, nice mağrur yapıların yıkımı olmuştur yağmur damlaları ve yabanıl otlar.
Sen taş değilsin, ama sayısız damlalar seni şimdiden oymuşlar.
Sayısız damlalardan yarılıp parçalanacaksın daha.
Görüyorum ki ağılı sinekler bitirmiş seni; görüyorum ki kan akıyor deşilmiş binbir yerinden;
ve gururun kızmak dahi istemiyor.
Senden kan isterler tam bir suçsuzluk içinde; kansız canları kana susamıştır,
ve sokarlar bundan ötürü, tam bir suçsuzluk içinde.
Ama sen, ey derin kişi, küçük yaraların acısını dahi pek derin duyarsın;
ve daha iyileşmeden, aynı ağılı kurt elinin üstünde yürümektedir.
Bu pisboğazları öldüremeyecek kadar gururlusun sen.
Ama sakın, onların bütün ağılı haksızlıklarına katlanmak senin alınyazın olmasın!
Onlar senin çevrende övgüleriyle dahi vızıldarlar; yılışıklıktır onların övgüsü.
Onlar senin derine ve kanına yakın olmak isterler.
Sana tanrı ya da şeytanmışsın gibi yaltaklanırlar;
senin önünde, sanki tanrı ya da şeytan karşısındaymış gibi sızlanırlar.
Neye yarar ki! Yaltaklananlar ve sızlanandırlar onlar, o kadar.
Ve sık sık sevimli görünürler sana. Fakat bu öteden beri korkakların kurnazlığıdır.
Evet, korkaklar kurnaz olurlar. Seni dar gönülleriyle çok düşünürler, hep kuşkulanırlar senden!
Çok düşünülen herşey, kuşkuyla düşünülür. Seni erdemlerin yüzünden cezalandırırlar.
Yürekten bağışladıkları ancak, yanlışlarındır.
Sen yumuşak ve doğru olduğun için, dersin ki: "suçsuzdur onlar küçük varlıkları içinde."
Fakat onların dar gönülleri düşünür: "suçludur bütün büyük varlıklar."
Sen onlara yumuşak davranırken dahi, kendilerini horgördüğünü sanırlar;
ve senin iyiliğini gizli kötülüklerle öderler.
Senin sessiz gururun onların beğenisine hep aykırıdır;
bir kez olsun hafiflik etmek alçakgönüllülüğünü gösterirsen, sevinirler.
Biz, bir kişide bulduğumuz şeyi, onda alevlendiririz de. Onun için sakın küçüklerden!
Senin önünde kendilerini küçük bulurlar ve alçaklıkları sana karşı bir görünmez öç içinde parıl parıl yanar.
Görmedin mi, sen yanlarına varınca sık sık nasıl sustuklarını, ve güçlerinin, sönen bir ateşin dumanı gibi, onlardan nasıl ayrıldığını? Evet dostum, komşularının tedirgin vicdanısın sen;
çünkü onlar senin dengin değildirler. Bunun için senden nefret ederler ve kanını emmeye can atarlar.
Senin komşuların hep ağılı sinekler olacaktır.; sende büyük olan,
-işte bu, onları daha bir ağılı, daha bir sineksi kılacaktır.
Yalnızlığına kaç dostum, -ve oraya, sert ve sağlam bir havanın estiği yere.
Senin yazgın sinek kovalamak değildir.

02 Ocak 2016

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru