Biz çok normal adamlar değiliz. Sizin de çok normal olduğunuz söylenemez. Dünyada herkes anormal sanki. Belki de hepimiz normaliz. Yanlış zamanda, yanlış yerde. Ya kusura bakma, insan eline kalemi alınca, değişik şeyler yazmak istiyor. Ben ...pek anlamam bu işlerden. Sana o kadar çok mektup yazmayı denedim ki, bir yerden sonra yırttım. Bu sefer üşeniyorum, herhalde sana gönderemeyeceğim için. Daha doğrusu, bira içerek yazdığım için utandım herhalde. Kim bilir orada hava nasıl, kim bilir neleri özledin. "Biraz salakça olacak ama, burası da çok boktan." Sanki herkes katil. Ya da herkes yalnız. Oradan çok farkımız yok. Aslında var, biz daha geniş alanlarda yürüyüp, daha fazla görüşme hakkına sahibiz. En büyük fark bu herhalde. Beni burada ayakta tutan, dostlarım. Seni de umarım bir şeyler ayakta tutuyordur. Ama eminim, benden daha fazla sevenin var. Ben mücadele etmeyi senin kadar bilmiyorum. Biz mücadele edenlerin peşindeyiz. Ben senden hoşlandım, ben çok iyi vakit geçirdim seninle, çok güzelsin. "Sana hislerimi nedense en kötü cümlelerle anlatıyorum hep ya." Ya gerçekten sevmeyi bilmiyorum ben, ya da ne bileyim, tuhaf oluyorum. Dışarı çıktığında bu mektubu sana vermek isterim ama biliyorum utanacağım ve veremeyeceğim. Olsun, sana yazmasaydım içimde kalırdı. Sen içeride ben dışarıda. Siz içeride biz dışarıda. Ya öyle işte.. Yine yazamadım..
15 Mart 2012
zilan
yoldaş
senin çıplak bedeninde
kurşunlar dönüşür çiçeğe
onurun bir dağ gibi direnir
düşmanın soysuzluğuna
duyduk senin çıplak bedeninden
yükselen çağlayan sesini
diyodun ki
anam babam halkım
dünyanın tüm halkları
ve siz türk kardeşlerim
örtün beni
barikatlarda sokaklarda
Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/turkce-lyrics/234808-zilanin-turkusu.html#post1774730
okullarda ve sevdalarda
direnen onurunuzla
örtün beni
dağ çiçekleriyle
kanımla suladığım toprağımla
ulusumuzun emeğimizin
ve insanlığın onuruyla
örtün beni
kardeşlerim
ben türküm arabım
irlandalı yahudi kızılderili
kürdüm ben
yakın beni
salın küllerimi
ağrı doruklarından anadolu'ya
soysuzluğun bir daha yeşermeyeceği
geleceğe taşıyın beni
örtün beni
senin çıplak bedeninde
kurşunlar dönüşür çiçeğe
onurun bir dağ gibi direnir
düşmanın soysuzluğuna
duyduk senin çıplak bedeninden
yükselen çağlayan sesini
diyodun ki
anam babam halkım
dünyanın tüm halkları
ve siz türk kardeşlerim
örtün beni
barikatlarda sokaklarda
Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/turkce-lyrics/234808-zilanin-turkusu.html#post1774730
okullarda ve sevdalarda
direnen onurunuzla
örtün beni
dağ çiçekleriyle
kanımla suladığım toprağımla
ulusumuzun emeğimizin
ve insanlığın onuruyla
örtün beni
kardeşlerim
ben türküm arabım
irlandalı yahudi kızılderili
kürdüm ben
yakın beni
salın küllerimi
ağrı doruklarından anadolu'ya
soysuzluğun bir daha yeşermeyeceği
geleceğe taşıyın beni
örtün beni
13 Mart 2012
Yumrukluyorum duvarları, yumrukluyorum kara gecenin bedenini
Ellerim kan içinde, nehirler taşmış yanaklarımda
37 can, 37 gül çatlamış susuzluktan sivasın içinde
Nasıl uyku tutar gözlerimi
Döne döne semaha duranlar tutuştu önce
Sonra türküler sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin
yanı başına
Sivas Sivas yiğitlik midir emanet cana kıymak
Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp
karanlığa kurban etmek
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak
Var mıdır kardelen akınında bir avuç inciyi ateşte tutmak
Böyle garip düştüğüme bakma, böyle mahsun durduğuma
Varsın ateşim suskunlukla beslensin
Benimde yüreğim gençliğini almış yanına yürür başı dik
Senin de dağların var Sivas senin de dağların
Dağlarında Şahanların!
Gün tutuşur canım gece tutuşur
Yangınlarda tutsak canlar tutuşur
Gülüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar yollar tutuşur
Sivas ellerinde sazım tutuşur
Söz tutuşur canım türkü tutuşur
Teller bizi söyler diller yarışır
Özgürlüğü yazan kalem tutuşur
Canlar can olurda eller tutuşur
Dost evinde canım sevda tutuşur
Pir Sultanlar ölmez binler yetişir
27 Şubat 2012
Aydın Abi'den
ulan zaman
şu canlı cüceler
şu insan olacaklar
var ya!
seni bile
esnettiler, oynattılar
kısalttılar, uzattılar
yoksa!
senin de mi için çürüdü?
o soylu silisyum kaplı
yumurtalar gibi.
yoksa sen de mi?
toplumlara sarılan
demokrasi kılıfına
benzedin?
sen ki
o sonsuz-dipsiz evreni bile
oynatır da oynatırsın
milyon kere milyon güneşi de
milyar kere milyon gezegeni de..
gelelim o dünya piçine!
o nasipsiz, o budala
kenar mahalle gezegenine…
al da onu
güneşin cebine sok!
21 Şubat 2012
Karl Marx'ın 1865 yılında karısına yazdığı mektup
Yürekten sevdiğim,
Sana gene yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.
Kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor, çünkü hep bir arada olununca her şey hiç ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. Yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlaşır. Küçük tedirginlikler onlara yol açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. Yan yanalık dolayısıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyüsüyle yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. Aşkım da öyle. Zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. Senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: o, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. Böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. Araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve öznel izlenimlerimizde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. Ama aşk feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil- sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor...
Dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel. Ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? Senin tatlı çehrende sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim.
Hoşça kal canım. Seni ve çocukları binlerce kere öperim.
Senin, Karl
Manchester, 21 Haziran, 1865
Sana gene yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.
Kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor, çünkü hep bir arada olununca her şey hiç ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. Yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlaşır. Küçük tedirginlikler onlara yol açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. Yan yanalık dolayısıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyüsüyle yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. Aşkım da öyle. Zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. Senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: o, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. Böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. Araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve öznel izlenimlerimizde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. Ama aşk feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil- sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor...
Dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel. Ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? Senin tatlı çehrende sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim.
Hoşça kal canım. Seni ve çocukları binlerce kere öperim.
Senin, Karl
Manchester, 21 Haziran, 1865
29 Ocak 2012
24 Ocak 2012
seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.
ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.
ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)