15 Ağustos 2017

Bir kurtulalım hele tüm asalaklardan,
nasıl seveceğiz birbirimizi, şiirler okuya okuya!
Çekip gidince soyguncular, bir başka dünya kuracağız.
Yaşamak neymiş, yaşamak, sen o zaman gör bak..!



14 Ağustos 2017

Bu aklına gelince ve bununla birlikte geçmiş de aklına gelince ve çok süratli gelince, gözleri doldu. Çünkü bir şeyin düşünce olabilmesi için makul bir sürenin geçmesi lazım. Aniden akla geliveren ve düşünceye dönüşmek için kafi zamanı bulamayan şeyler, basınç değişikliğinin tesiriyle (bizim problemimizde basınç aniden düşüyor, sıcaklık ise sabit) ne olur, sıvı hale geçer ve gözyaşı olarak akar bunu herkes bilsin. Bu böyledir. Gözlerini sil.
Dizler, bırakma, teslim olma ve geri çekilme kapasitemizi simgeler. Çünkü dizler sadece geriye hareket eden eklemlerdir. Dizlerimizdeki acı, hayatımızda yaşadığımız ve kabul etmekte zorlandığımız olayları temsil eder. Dolayısıyla da iyileşme süreci psikolojik iyileşmeyle de paralel gider.
Fikir ve duygularla oynamak bana her zaman olabilecek en güzel yazgı gibi geldi. Bunu mümkün olduğunca gerçekleştirmeye çalışıyorum.
Kuş olsun,
İnsan olsun,
Yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin icadı...

31 Temmuz 2017

Otuz iki yıldır konuk olduğum bu hayatın, bugün itibariyle kalan ahir zamanlarını sol yanıma dokunan Çağla'ma adıyorum. Gelecek için verilen en anlamlı bir yanıtı, dilimizde ise bizli sözcüklerden oluşan bir hayat kurma telaşesinin ilk adımlarını atıyoruz...
#happyending


17 Temmuz 2017

Gönül yorgunluğu, insan yorgunluğu mudur? Beden yorgunluğu mu?
Kan pıhtısı bir arzuyla güzelliğe bakmak nasıl bir "yaşama cezası"dır?
Sonsuzluk, Şehrazat, ölümden sonra mı başlar, yaşayalım diye bize verilen şu hayat mıdır?

11 Temmuz 2017

Bazen bir kadını sadece sevmek yetmiyor, deli divane bile değil! Sizi biraz zora sokuyorsa, devasal bir aşkla yaklaşıp sevmelisiniz. Kendinizden ödün vererek, bazen saygınlığınızı yitirerek.
Zira aşkta küçük düşülmez.


10 Temmuz 2017

''Ben buraya hapsoldum Nihat.. Hapsoldum.. Evler dükkanlar ağaçlar.. Hep aynı şeyler, aynı yüzler, aynı sesler.. 7 yaşında geldim ben buraya Nihat ne hayallerle geldim. 40 yıl sonra halime bak. Buranın bir parçası oldum. İskele gibi, durak gibi, Sermet'in köşesi gibi.. Yaşıyor muyum? ölü müyüm? taş mıyım.. duvar mıyım? neyim, hayatımın anlamı ne? 

Çocuklarım.. Babam.. Dedem.. Eski karım..Arkadaşlarım.. Ya ben Nihat? ben? ben nerdeyim ya? yetti artık, burama geldi be! dayanamıyorum.. nefes alamıyorum. ölünce arkamdan iyi adamdı diyecekler, kıyak delikanlıydı diyecekler.. Fedakardı.. Ailesine düşkündü, yardım severdi hep başkalarını düşünürdü..! Çengelköy'ün evliyasıydı..! 

Hadi.. Hadi gömün beni ne bekliyorsunuz? şimdiden gömün! yaşamıyorum zaten.. Yaşamıyorum! yaşasam sen kendin için ne istiyorsun be adam diye sorarım! soramıyorum! korkuyorum!! sevdiğim insana bekle bende geliyorum diyemiyorum ben be! ölmüşüm ben Nihat, ölmüşüm yav! siz öldürdünüz beni siz! ölmek istemiyorum! durduğum yerde çürümek istemiyorum!! o benim son çaremdi..beni bu hapishaneden çıkaracaktı, o benim kurtuluşumdu! gitme demek istedim, diyemedim!! diyemedim Nihat diyemedim!! Elif'de gitti Nihat! ben gene kaldım... Bittim..Bittim ben Nihat.."




Düşlerinde Özgür Dünya

Ben Ali İsmail Korkmaz… 19 yıllık ömrüme insanlara, hayvanlara, doğaya ve hayata duyduğum o büyük sevgiyi sığdıramadım; peşinden koştuğum hayallerime bu sürede ulaşamadım. Fakat biliyorum ki arkamda benim hayatıma sığmayacak büyüklükteki sevgiyi yüreklerinde taşıyan; benim için, benim yerime hayallerimi gerçek kılacak olan dostlar, güzel insanlar bıraktım… Sanılmasın ki kendim için kendi adıma hayaller yarattım; ben, paylaştıkça mutlu olanlardandım…