26 Aralık 2013

BAJARÊ ÇAVÊN TE - GÖZLERİNİN ŞEHRİ



Di bajarê çavên te de me
Li sikaka bihên te digerim
Niha jî li ber deriyê dilê te me
Derî veke, çavê min
Niha jî li ber deriyê dilê te me

Bêkes im bêçar im
Dirêjî min bike destê xwe
Di xeyalan deme
Zanim tu ne li vî bajarî yî , yarê

Gotin û muzîk : Nisret ÎMÎR

GÖZLERİNİN ŞEHRİ

Gözlerinin şehrindeyim

Kirpiklerinin sokaklarında geziyorum
Şimdi de gönlünün kapısındayım
Kapıyı aç, gözüm
Şimdi de gönlünün kapısındayım

Kimsesizim, çaresizim
Uzat bana elini
Hayallerdeyim
Biliyorum bu şehirde değilsin sen,
yarim

Söz ve Müzik:Nusret İMİR

23 Aralık 2013

Bahçada Yeşil Çınar

En uzun gecenin başka bir anlamı vardır, saatler ilerlemez, hayalini kurduğun anla başbaşa kalırsın. Çaresizlik yer bitirir en derin hücreni. Bitmekle bitmemek arasında kaldığın ince bir çizgidir o an. Hüznün ise yağmur dolu bir bulut...

13 Aralık 2013

Erdal Eren

Sevgili Erdal, bugün katledilişinin 33. Yılı. Aramızda olsaydın 50 yaşında saçları kırlaşmış yani biraz yaşlanmış olacaktın. Oysaki şimdi hep 17 yaşındasın ve yıllar geçse de hep oğlumuz olarak kalacaksın. Biraz çocuk biraz genç, asla yaşlanmayacaksın. Sevdiklerin ve seni sevenlerin hergün çoğalıyor. Yüzünü bilmediğin, dilini bilmediğin ve de senin dilini bilmeyen, ülkesini bilmediğin bir çok yoldaşın çocuklarına senin adını verdiler ve sen çoğalarak yaşıyorsun.

12 Aralık 2013

Tüm Dünya Halkları Kardeştir.

Van Üşüyor!

inanalım 
inanalım soğuk mevsimin başlangıcına 
bozgununa inanalım hayalgücü bahçelerinin
terkedilmiş, düşmüş oraklara
ve tutsak tohumlara.
bak nasıl kar yağıyor!

VAN ÜŞÜYOR...
ÇARESİZ VE KİMSESİZ

11 Aralık 2013

Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum.
Oğuz Atay

10 Aralık 2013

Bir Garip Uçurtma

Uçmak güzel bir eylemdir, bir kuşu anlamak, onun yerinde olmayı kim istemez di ki

Bilirdik tatmayı dünya mutfağında nice eşsiz lezzeti
lakin güneşi yoğurup koyduk aşımıza,
biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını,
lakin aç idik yedik karanfil parasını...

Yılmaz Güney

Kadir kıymet bilmeyen tüketici,sömürücü sevgililere..
Adalete hasret kaldığımız son yıllarda, nihayet 4 yıl 277 günün ardından haklı bir özgürlük gelir. Cumhuriyet için, aydınlık bir gelecek için...
O duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Bize karşı koyanlar,
Karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına.
Sükun yok, hareket var
bugün yarına çıkar
yarın bugünü yıkar
ve durmadan akar
akar
akar.
Nazım Hikmet
Elde, avuçta kalanlar boş masa da
Yitirilen umutlar yudum yudum..
ve dünden geriye kalan bir tutam kül
üflesek uçacak, 
tutsak iki ucu b..lu değnek..

T.A.

09 Aralık 2013

Çingene Kahkahası

Akşam olunca göğsüne dolgun kadınlar çoğalır 
ayakkabı giyen ölülerin yürüdüğü ıssız kara parçasında...
Saat anason vurduğunda çalınır sıcak müzik… 
Damar damar işlenmiş beden soyunur ayrıntısında şeytanın 
deliksiz uyku kadınsız uykudur 
salgın hastalık gibi eller dolanır etrafında 
gözbebekleri pastoral zevkle renklenmiş 
şarkı söylemek isteyen menekşe solgunu yüzde açılır yalnız ağız 
ve başka bir ağız örter diğer ağızı 
çan sesinde titrer eski kıta 
kan sıçramış topraktan paçalarıma 
silah gölgesinde memleketin yolları 
ve açız, diyor hep birden sesine doygun boğazlar, 
ve açız
ve açız
dünyanın son kadınını paylaşıyor 
akşamın yakut süngüsünde kırmızı güneşler 
beni ölüm tutuyor, ya seni? 
En iyi iştah açıcı kadındır ve son yemek aynı kadının elinden gelir… 
Bir şiirin son dizesinde patlar nepal 
parmaklara bulaşır kırmızı mürekkep 
Enseden tutulmuş, taşınmışız bir yere 
Bıçaklar bileniyor başucumda 
gaz solumak istiyorsan parka git. 
Saat Anadolu buçuğu ve ben bir manzaraya bakıyorum 
ya da manzara bana bakıyor gözlerimden. 
İstanbul’da karanlığın en kalabalık saatinde 
vapurlar çekiyor karşıdan karşıya sevdaları 
İstanbul’da karanlığın en kalabalık saatinde 
sokak başında bekliyor dilenci
ayakları çıplak, aynı zamanda giyinik kadınlar 
dans ediyor barın zemin katında 
İstanbul’da karanlığın en kalabalık saatinde 
ölüme yakın yürüyüşe çıkıyorlar
parklarda yuvalanmış şekilsiz gölgeler misali 
ölü muamelesi görenler yaşamaya çalışıyor 
erime başladığında, solukta kaynar son istek 
tuttuğun altın olmasın, insan olsun, diyenler sessizce azalırken 
İstanbul’da karanlığın en kalabalık saatinde patlıyor 
çingene kahkahası…

07 Aralık 2013

Yine ölüme dair

Bir gün kar yağarken, 
yahut bir gece, 
yahut bir öğle sıcağında, 
hangimiz ilkönce, 
nasıl ve nerde öleceğiz? 
Nasıl ve ne olacak 
ölenin son duyduğu ses, 
son gördüğü renk, 
kalanın ilk hareketi 
ilk sözü 
ilk yediği yemek? 
Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz. 
Haber çığlıklarla gelecek, 
yahut da ima edecekler, 
ve kalanı yalnız bırakıp gidecekler... 
Ve kalan karışacak kalabalığa.

Nazım Hikmet

04 Aralık 2013

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Ahmed ARİF

29 Kasım 2013

Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. 
Tezer Özlü

25 Kasım 2013

Meymane Usari / Bahar Misafiri

Yorgun bir Pazartesi gününü geride bırakanlar için biraz huzur olsun. Arkanıza yaslanın ve yağan yağmura karşı, bol limonlu bir ıhlamur ile eşlik ediniz. 


Meymane Usari
Derdê mıre derman
Sarê mıre ferman
Roze tore meymano
Meymano...meyman

Derdê mıre dermano
Derdê mıre dermano
Sarê mıre fermano de gırano
Ezo tore meymano
Roze tore meymanê usaryo

Usar nawo amo, bê
Usar nawe amo, bê
Ez qurvane çhım-buri qeytani
Deste xora destê mı ke
Piya şime serê koye bêvini/düzgini

Bahar Misafiri
Derdime dermandır.
Başıma dermandır.
Bir gün sana misafir.
Misafir, misafir.

Derdime dermandır.
Derdime dermandır.
Başıma fermandır ama ağırdır.
Sana bir gün misafirim.
Sana bir gün yaz misafiriyim.

Yaz geldi işte.
Yaz geldi işte.
Kara kaşına, gözüne kurbanım.
Elin elimde olsun.
Gel beraber düzgün baba'nın dağına gidelim.

24 Kasım 2013


Burası Dünya yahu, burası bu kadar işte...
Karısının astımı olduğu için sigarayı bırakan adam “seni seviyorum” demese de olur lan!
Burak Aksak
Öfkem bana ait bir şey. Yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu.
Oğuz Atay

21 Kasım 2013

Öyle bir zamanında geldim ki yaşamın,
Ölüme erken,sevgiye geç..
Yine gecikmişim bağışla sevgilim..
Sevgiye on kala,ölüme beş...

Aziz Nesin

17 Kasım 2013

Başlar yalnızlık ve gece
Önce denizden
Ya parktayız, ya meyhanede;
Bir parça daha harcarız gençliğimizden...

Görünmez caddeler ışıktan
Görünmez karanlıkta parklar.
Tam içilecek zamanıdır şarabın,
Kadınların en güzel saatidir,
Bir garip hali vardır insanların.

Yosun kokusu, rüzgar,
Gezinirken duyduğumuz.
Hava sıcak mı sıcak,
Temmuz.

Uzanır kırlara doğru,
Yalnızlığı olan.
Bu saatte sessizlik acıdır,
Gelecektir parka yalnızlığı duyan.

Edip Cansever

04 Kasım 2013

Başın döner, gözlerin kararır ve bilincini yitirirsin,
sonrası sonsuz karanlık.
İşler bir kere kötüye gitmeye başladı mı durduramazsın.
Ardı arkası kesilmez, dibe battıkça batarsın. 
Bi noktadan sonra her şeyin normale dönmesi için değilde,
işlerin bundan daha kötüye gitmemesi için dua edersin.
bi çare, bi çıkış yolu ararsın kendine. ama tüm bu aramalar boşunadır.
Ne sesini duyan biri vardır etrafında, ne de çaresizliğini gören.
Tek başınasındır bu hayatta. 
Aldığın hiçbir karar tatmin etmez, seçtiğin tüm yollar çıkmaz sokaklara götürür seni. 
Hikayenin bittiğini düşünürsün, sonra nefes aldığını fark edersin
ve aldığın her nefes, seni hayatta tutacak olan bir umuda dönüşür.
her kaybedişte yeniden başlarsın. daha da güçlenerek başlarsın.
ve daha da hızlanarak dibe batarsın, en dibe batarsın.
başın döner, gözlerin kararır ve bilincini yitirirsin.
sonrası, sonrası sonsuz karanlık..

İsmail abi (Serkan Keskin)
Burak Aksak
Ethem kalkıyor hesap soruyor
Ali kalkıyor hesap soruyor
Mehmet kalkıyor hesap soruyor
Abdullah kalkıyor hesap soruyor
Medeni kalkıyor hesap soruyor
sabah oluyor sabah oluyor
güneş güneş yine doğuyor!

30 Ekim 2013

Eski yaralarımızın acılarını dindirecek şefkatli bir el beklerken, yeni yaralar sahibi olduk.
Burak Aksak

28 Ekim 2013

Sevmek zor iş!

an gelir

Ölüm kime güzel yakıştı ki sana da yakışsın be Ahmet Abi
Sen göçtün, gurbet ellerde yazdın dilini, dinini
Seni istemeyen kapitalist düzen, sen göçünce seni kıymete bindirdi
Bu ülke de göçüp gidince insan daha kıymetli oluyormuş be Ahmet Abi

an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür

26 Ekim 2013

Ben sevmesini bilmiyorum herhalde. Kimi sevdiysem bana düşman oldu.

18 Ekim 2013

Bazen ölüyorum ben
Bazen ise ölüp ölüp diriliyorum
Ölmekten korkmuyorum
Tüm acılarının dindiği, sakin, huzurlu bir hayata başlamak daha cazip geliyor
Geride kalana sabır dilemek ise en hafifletici neden,
Ölmek için o kadar çok sebep varken üstelik.

17 Ekim 2013

8.10 Vapuru

Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saat

Cemal Süreya

16 Ekim 2013

Liman

Yavaş yavaş ruhumuz limana yaklaşıp, giden yolcuları beklemeye koyulmuştu, Mavi ve Telaşlı
Kadıköy
köpek sürülerinin hırıltıları
ve rüzgar
sevişmek istiyorum
hala bilmiyorum
sen sevmeyi nasıl unuttun
çok mu rüya görüyordun
çok mu ısırmıştın
kanayan ruhunu
zaman doldu
aynı bardaktan içilen su bitti
abajurlar,kitaplar,tişörtler
satılmış hediyeler bitti
hala buradayım
ucuza kapatılmış
bir düş kırıklığı.
mağrur ve ıslak maskeli;

Umay Umay

13 Ekim 2013

Yılların çarmıhında vücudumu günler, 
Taşa tuttu. 
Çivilenip kaldı ufkumda, 
Mevsimler var, yağmur bulutu. 

Kapalı kaynar tencerem bilinmez, 
Et mi pişer, dert mi pişer. 
Çağırmadılar ki beraber gidelim, 
Gittiler birer ikişer. 

Hatıralar bana gelmekle, 
Tamamen aldanmışlar. 
Bir sır gibi ele verdi beni 
Kuyularda kamışlar. 

Ümitlerim, ne var ne yok, bitti; 
Nöbete geçti korkular. 
Üstüme çevrilen aydınlıklar içinden, 
Gece - beni kurtar! 

Behçet Necatigil 

06 Ekim 2013

Gri Şehirler

Kalabalık gri bir şehirden başka bir gri şehire geri dönerken, geride bıraktığın öyle umutların, özleyeceğin birşeylerde bırakmışsındır aslında.
Eksik ne vardı diye sorarsın, bir bakmışsın içinde, en derininde gökkuşağının bitişiyle döndüğün gri şehirde yapa yalnız kaldığının farkına varırsın.
Gökkuşağın bir ucu karadenizin en yeşiline karışmış diğer ucu zaten gri..
Tekrar yağmur yağsa, ıslansak, biz olarak ıslansak ve ardından güneş çıksa ve hiç gitmese..

Ah efendim önemi yok halimin
Seyrederim hayret ile şu alemi
Ne bilinir kıymet ne kıyamet
Allah'a emanet ne gelir elden
Ne sahibim bu yerde ne kiracı
Sadece bir ömürlük misafirim ben

27 Eylül 2013


Oda

Gün günden odamın şeklini alıyorum
İşliyorum bu iniltili varlığı yeniden
Kimbilir, duyuyorum yazgısını belki de
Kuru bir dal parçasını içinden yiye yiye
Dal olan bir böceğin
O garip yazgısını

Ne ölüme benzer ne ölümsüzlüğe.

Edip Cansever

Gidenlerin Ardından


Tuncel Abi, 
Devrimin adı oldun, ışığınla ışık oldun, yolundaydık, artık sensiz gideceğiz devrime, zafere giden yolda, işçilerini, madencilerini, evine ekmek götürmeye çalışan bir canı, canana umut olacağız izinle...Yılmaz Abiye selamlarımızı ilet..Aklında fikrinde burada

Ustam!
Aklım firarda.
Göz bebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sükut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin...

Ustam!
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden...

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır....

Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...

24 Eylül 2013

Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin... Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi...
Che

23 Eylül 2013

Taylan Özgür

Tam bağımsız bir Türkiye istediği için devlet tarafından öldürülüp failleri hala belirlenmemiş olan ve ilk devrim şehitlerimizden Taylan Özgür'ün öldürülüşünün 44.yılı. Hala aynı örümcek kafalılarla mücadale edip hala aynı şekilde öldürülüyoruz yoldaş ve öldükçe çoğalıyoruz sen rahat uyu. Adın adımdır.

23 Eylül 1969 Salı... Şehir karışıktı o dönemde. Silahlar patlıyordu gökyüzünde. Gencecik  ağabeyler, ablalar polisten kaçıyorlardı dar sokaklardan...
Polisler onlara 'Kaçmayın anarşistler,vatan hainleri, elbet elimize düşeceksiniz 'diye bağırıyorlardı.
Ne demekti "anarşist",vatan hainleri"? Bilmiyordum. Anneanneme sorduğumda da "daha çocuksun sen karışma" deyip kurtuluyordu..
O gün anneannem erken çağırdı beni içeriye oyunumdan. Pasta alamamıştık; annemler Almanya'dan para yollayamamışlardı.
Biz de her zamanki gibi mercimekli çorbamızdan içiyorduk. Anneannem sobayı da yakmamıştı.
Neden diye sorduğumda, idareli kullanmamız gerektiğini söylüyordu. Ben de artık büyüyordum onun neden öyle dediğini anlıyordum.
Ama gene de iki odun attı sobaya ben üşüyüp hastalanmayayım diye.
Yemek yedikten sonra radyonun başına geçip haberleri dinlemeye başlamıştım. Radyo, o gün bir ağabeyin vurulduğunu söylüyordu.
Taylan Özgür adında bir ağabey... Tanımıyordum ama benim doğum günümde bir ağabeyin öldürülmesi moralimi bozmuştu.
Çocuk aklımla sebebini bile bilmeden onu vuranlara kızmıştım. Anneannem "anarşist oldu" diye vurulmuş dedi.
Ne demek, dedim; söylemedi, "devletine başkaldırmış" dedi, "isyan etmiş, kurallara  uymamış" dedi..
Annesi, babası ne haldeydi kim bilir! Yok edildi o ağabeyin geleceği, silindi bir anda.
Belki bir amacı vardı hayatta, hayalleri, umutları bir inancı vardı o ağabeyin. Bir anda yok etmişlerdi bütün hayatını.
Bizi korur sandığım polis amcalar; o polis amcalara vur emrini veren "devlet babamız" vurmuştu.
O ağabeyin öldürülmesiyle "devlet baba"nın benim geleceğimi kahredişini seyretmişim.  Benim okullarda öğrendiğim ülkenin huzuru ve refahı için vurulan o ağabeyler benim için mücadele etmişler o dönemde. Benim ve sevdikleri insanlar için..
Ve 40 yıl geçti. Hayatlar geçti; değişti. Ben de hayat kadar değiştim. Anneanneme o gün söyleyemediklerimi şimdi söylüyorum:
Ben artık büyüdüm anneanne, "anarşist" ne demek, "vatan haini" ne demek biliyorum. Taylan ağabeyin neden vurulmak istendiğini biliyorum.  Anneanne bir oğlum oldu, adını Taylan Özgür koydum. Oğlum yaşıyor, vurduklarını sandıkları o devrimci ağabey de.  Nice Taylan'lar doğuyor ve büyüyor..
Anneanne, ismi oğlumu adeta koşullandırdı, hayat mücadelesi onu içine çekti.  Bir zamanlar uğruna vurulan gençlerin düşünceleri ve umuduyla yetişen bir devrimci oldu oğlum. Ama amacı olan bir genç oldu. Düşünmeyi ve yaşamayı biliyor en içten duygularla.
Oğlum o günkü mücadeleyi yaşamak ve yaşatmak istiyor. Bak torununun çocuğunu göremedin ama onun sulayıp yeşertecek bir umudu var, büyütüp kocaman bir çınar yapacağı bir umudu.
Dilay Günay



20 Eylül 2013

Bir müddet sustuk...
Kafamın içinde ona söylenecek uçsuz bucaksız şeyler bulunduğunu hissediyorum, senelerce söylense bitmeyecek şeyler...

gitmeliyim bu gece
ben bütün açık pencerelerden bu bölgenin
insanları ile konuştum,
ama zamana benzer, tek kelime bile duymadım.
hiç kimse aşk dolu gözlerle toprağa bakmadı.
hiç kimse bahçenin görünümüne tutkun olmadı.
hiç kimse bahçedeki küçük kargayı ciddiye almadı.
kederliyim; bir bulut gibi.
gitmeliyim bu gece.
sadece yalnızlık gömleğimin sığacağı valizi
alıp gitmeliyim, bu gece.
yaşlı çınarların olduğu bir yere gitmeliyim
ve o kadar sabırsızım ki,
çölün sonuna kadar koşmak, 
dağın tepesine kadar tırmanmak istiyorum
uzaklardan bir ses beni çağırıyor

15 Eylül 2013

“Ve karanlıklar senaryosunu parçaladığımızda, bütün şarkılarda kendi dilinde şu nakarat dillenir; ‘BÜTÜN HALKLAR KARDEŞTİR!