31 Ocak 2017

Sözüm kalbimden, süssüz, kısadır. Hayatlarında bir kere bile hakikaten sevilmemiş, sevmemiş insanların kopkoyu kötülüklerince esir alındık. Bir yanımız bahar bahçe değil artık. Her yanımız yaprak döküyor. Yapabildiğimiz, yaprakları süpürmek, döküleceklere yer açmak. Bu kadar. Güzel bildiğimiz kim varsa koparıp alıyorlar bizden. Hayallerimiz, arzularımız, umutlarımız yırtılıp kırılıp dökülüp saçılıyor her seferinde. Yama tutmuyor, yapıştırmak kâr etmiyor. Güzellere ve onların canlarına, toprağa ve hakikate borcumuz artıyor: 
Ömür. Kapkara gökle kuşatılmış bu dünyadan gitmeden az evvel Gülten Akın'ın dediğidir: "Ucu kaybolursa bir çile nasıl sarılır?" 
 Şair sözüne pek kıymet vermediğimizden olsa gerek hepimize öğüdü bu dizeleri ciddiye almıyoruz. Cevabı, biliyoruz: Sarılmaz. Ucu kaybolmasın diye tutmak, beraber sarmak gerekir. Ama biz zaten ta baştan o çilelerde ayrışmışız, ayrıştırılmışız. Suskunluğumuzun kökeni buradadır en çok. Oysa yine şairin dediğidir: 
 "tarih bile reddedecek utançla sustuğumuzu"



25 Ocak 2017

Felek dediğinin çarkı bile yok artık. Bırak içinden geçmeyi. Yanıyorsun, boğuluyorsun, vuruluyorsun, aldatılıyorsun.
Öfken acının önüne geçiyor, hissiz bir ruha dönüveriyorsun. Birine açıklama borçluysanız eğer, kalbinizle değil dilinizle ödersiniz.

24 Ocak 2017

"Odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle... Dinleme bile, sadece bekle... Bekleme bile, gerçekten sakin ve yalnız ol. Dünya özgürce sunacaktır kendini sana... Maskesinden sıyrılmak için başka seçeneği yok, huşu içinde yuvarlanacaktır ayaklarının dibine..."

"Bir gün, güney illerimizden birinden bir köylü yurttaşımızı getirip tutuklamışlardı. Suçu, devrimci öğrencilere yataklık etmekti. Mahkemeye çıkınca yargıç sormuş:

- Anayasa'yı tağyir,tebdil ve ilga ettin mi?
- Efendim?
- Oğlum, yani savcı diyor ki, Anayasa'yı tağyir,tebdil, ilga etmişsin, ne diyorsun?
- O dediğinizden hiç yapmadım komutanım...
Yargıç dayanamayıp suçun niteliğini açıklamış:
- Oğlum, Anayasa'yı ihlal ettin mi?...
Yanıt şöyle gelmiş:
- Efendim, biz köylüyüz. Ne anlarız Anayasa'dan. İhlal edilmişse şehirliler etmiştir..."

23 Ocak 2017

Erkek kadına dedi ki: 
- Seni seviyorum, 
ama nasıl? 
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp 
parmaklarımı kanatarak 
kırasıya, 
çıldırasıya... 
Erkek kadına dedi ki: 
- Seni seviyorum, 
ama nasıl? 
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, 
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz 
yüzde hudutsuz kere yüz... 
Kadın erkeğe dedi ki: 
- Baktım 
dudağımla, yüreğimle, kafamla; 
severek, korkarak, eğilerek, 
dudağına, yüreğine, kafana. 
Şimdi ne söylüyorsam 
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana... 
Ve artık 
biliyorum: 
Toprağın 
Yüzü güneşli bir ana gibi 
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini... 

Fakat neyleyim 
saçlarım dolanmış 
ölmekte olanın parmaklarına 
başımı kurtarmam kâbil 
değil! 
Sen 
yürümelisin, 
yeni doğan çocuğun 
gözlerine bakarak...
Bizi yok eden hayatlar var hayatta, bir de bizi büyüten acılar. Eksilen küllerin yerine yenisini koyamadığımız bu ahir ömürde hergün biraz daha eksiliyoruz. Büyüyen kaygılarımızda cabası.

15 Ocak 2017

İyi ki doğdun Nâzım

Kılıcı kalem, sevdası kalem, inancı kalem,
Şose boyunda bir devrim,
Bursa'da mahpus.
Adın yasak, kelimelerin tutsak
Varsın vatan haini sen gibi olsun evlat
Aşk'ı senden, sevdayı senden öğrenen nice kullar var
Sana hasret bir buruk edebiyat...
Şunu esas olarak kabul etmeliyiz ki insanların hemen ekserisi yalnız kendilerini düşünürler. Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağıların sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir. İlk bakışta insana bir kurnazlık ve akıllık gibi görünen bu hal hakikatte aptallıktır. Çünkü dünyada bir insanın başka bir insanın yardım ve alakasına muhtaç olmadan yaşaması mümkün olamayacağına, hatta en kötü hayvanlarda bile birbirlerine yardım hissi mevcut bulunduğuna göre, sadece kendini düşünmek ve başkalarının da böyle yapmasını istemek kendi kendisinin kuyusunu kazmaktır. İnsan başkalarına yardım ettiği, başkalarını sevdiği kadar yükselir. Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek…

Sabahattin Ali / Mektuplar

12 Ocak 2017

Bugün hava güzel
Bilinçdışı gökbilimde bile 
Sen, sıcak kazıbilim, geleceğini
Anladım.
İlk'tin.

09 Ocak 2017

Bilirim, hele bir düşmeye gör hasretin halisine, 
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek, 
yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
Yel değirmenleri ile dövüşülecek...

06 Ocak 2017

Sana olan heyecanım fütursuzca aklıma gark eylediyse, bundandır yalın ayak dolaşan çocukların sokaklarındaki ani öpüşlerim.

03 Ocak 2017

 “Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir; acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir.." 
Bunca ölüm, acı, hayal kırıklıklarının sona ermesi için zamanın mühürlenmesi mi gerekti? 
Yakınlarınızın bazen yakın olmadıklarınızın da mutsuzluklarına ortak olabilsek, yerinden çıkmış mıhı yeniden çaksak…
En azından gayret etsek ya...

02 Ocak 2017

“sev beni, alış bana
kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar“
Aşk iki kişilik bir örgütlenme hali.