“Beni boşver. Konu ben değilim. Asıl sen kimsin? Senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? Seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. Çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. İstersen sonra yine araşalım, daha 873 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
29 Eylül 2016
26 Eylül 2016
Ne Tuhaf
"Kalabalık kuytularda boğulur çığlıklarım
Kuru bir teselli bulurum ben kendi halime
Vazgeçilmez tutkularda kaybolur yaşadıklarım
Dağılıp giden bir sis halinde"
Kuru bir teselli bulurum ben kendi halime
Vazgeçilmez tutkularda kaybolur yaşadıklarım
Dağılıp giden bir sis halinde"
20 Eylül 2016
16 Eylül 2016
"Gözyaşlarımı ağabeyimden saklamaya çalıştım, dışarıya baktım. Sokaklardan, caddelerden geçiyorduk. Bir sürü araba, üstüste insanlar, kalabalık... Herkes birbirinin yaşamından habersiz bir yol tutturmuş gidiyordu, kimse kimsenin umurunda değildi; kimse böyle bir çaba içinde de değildi. Derin bir nefret duydum. 'Hapse girmek istiyorum, çünkü bu kalabalığı hiç sevmiyorum,' dedim içimden. Sinirlerim bozulmuştu. Selimiye'nin kapısından çıktığımdan beri büyüyen boşluk sonunda en üst düzeyine ulaşmıştı."
Bu topraklarda bazen yalnız, bazen kalabalık, bazen de bir fikir suçlusu olursun. En çok da yalnız fikir suçlusu... Düşündüklerin kalabalıklara ağır gelir. Dört duvar arasında daha çok üret diye, daha çok kalabalıklara seslen diye rutubetli ortamlarda solur ve yazarsın. Kelimelerin yükü eli kana bulanmış, savaş çığırtkanlıkları yapanların kahpe oyunlarıyla ömründen çalar.
Bir kadının veyahut bir adamın yaşanmışlıklarını anlayıp hissetmek mi istiyorsun?
Alnındaki çizgilere bak! Avucunda hisset. Yorgun bir gülümseme bile şu boktan hayatı özetleyebilir. Bir insanı tanımaya çalışırken kendi acılarından yola çıkmadan, yeni yaşanacak anılara, heyecanlara ortak etmeye bak.
Geçmişe takılma. Sen ağlarken ağlayan değil, güldürebilen yaralarını iyi eder. İzi geçen yaralar vardır. O yaralara dokun. Kalbine dokun!
14 Eylül 2016
Yaz ve bahar aylarının bu kadar kısa sürede sona ermesi, yaşanan en güzel hatıraların ve zamanların bu aylarda yaşandığı için midir?
Karlı bir pazar sabahı aşık olamaz mıydı insan? Yağmurlu bir eylül akşamında düğün dernek kurulamaz mı?
Madem özgürüz neden zamanı periyotlara bölüp anılarımızı bile planlı yapmaya çalışıyoruz. Toplum baskısı mı? Alışkanlıklar mı?
Her coğrafyanın mevsimlere göre kuralları olduğunu öğrendim. Her öğrendiğimde de bu lanet dünyaya bir kez daha sövdüm.
Öylesine bir not: 4 mevsim inşaat yapabilen ve doğayı gecenin 3'ünde bile katledebilen bir ülkedeyiz.
Öylesine bir not: 4 mevsim inşaat yapabilen ve doğayı gecenin 3'ünde bile katledebilen bir ülkedeyiz.
10 Eylül 2016
06 Eylül 2016
merak ediyoruz elbette
dünyanın kimin için yaratıldığını
kiralık gezegenlerin var olup olmadığını bize yakın uzayda
eğilip bir bal arısının yüzüne
uzun uzun sevgiyle bakmış
kaş kişinin yaşadığını
ağzının tadını kaçırdığımız şu yeryüzünde
merak ediyoruz korkularımızın annesini
şiddetin içimizde saklandığı yeri
ve öldüğümüzde bulutların neden gelip bizi götürmediğini
dünyanın kimin için yaratıldığını
kiralık gezegenlerin var olup olmadığını bize yakın uzayda
eğilip bir bal arısının yüzüne
uzun uzun sevgiyle bakmış
kaş kişinin yaşadığını
ağzının tadını kaçırdığımız şu yeryüzünde
merak ediyoruz korkularımızın annesini
şiddetin içimizde saklandığı yeri
ve öldüğümüzde bulutların neden gelip bizi götürmediğini
05 Eylül 2016
01 Eylül 2016
"İnsan, en önemli olanı söylemeye cesaret etmezden önce, kırk ya da elli yıl boyunca iç dünyasında taşır. Sırf bu nedenden ötürü bile erken ölenlerle birlikte nelerin yitip gittiğini ölçebilmek olanaksızdır. Aslında herkes erken ölür."
Kısacık olan bu ahir dünyada ertelenecek ne olabilir ki? Erken ölümlerin ardından ölen öldüğüyle kalıyor, geride bıraktıklarıda yas tutuyor ise neden erteleyelim anıları, aşkı, şarabı...
Yalnız başınıza ölecek kadar lüks değil bu dünya.
Kısacık olan bu ahir dünyada ertelenecek ne olabilir ki? Erken ölümlerin ardından ölen öldüğüyle kalıyor, geride bıraktıklarıda yas tutuyor ise neden erteleyelim anıları, aşkı, şarabı...
Yalnız başınıza ölecek kadar lüks değil bu dünya.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)