27 Temmuz 2016

Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın

"Mutlu sonlar yalnızca bir duraklamadır. Üç çeşit büyük final vardır: İntikam, trajedi, bağışlama. İntikam ile trajedi genellikle bir arada gerçekleşir. Bağışlama geçmişin borcunu öder."
Çok merak ediyorum kendimi
Başıma birşey mi geldi
Öldüm mü kaldım mı
Hiçbir haber yok kendimden

25 Temmuz 2016

Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, bu dünyada azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir. 
Sait: Off... Nazım lan sen bilirsin, niye böyle akşam olunca bir hüzün çöküyor insana?
Nazım: Çünkü gün bitiyor abi. bir de zaman geçiyor tabi o ürkütüyor insanı. bitiyor yani. bir gün daha bitiyor. sonuçta bir son var, içten içe biliyorsun bunu. her akşam o sona doğru biraz daha yaklaşıyorsun yani. biraz daha. biraz daha. Nazım Hikmet ne diyor biliyor musun abi? 
Sait: Ne diyor lan?
Nazım: İnsan diyor, öleceğini bile bile nasıl yaşar? ya çıldırır, ya öleceğini unutur. rahmetli annem Hep derdi ya, "aman yaşadığım kadar mı yaşayacağım?"
Sait: Yani?
Nazım: Yani geldik gidiyoruz elde var sıfır.
Orhan: Hem de bir sürü sıfır.
Nazım: Alt alta koy hepsi yine sıfır ediyor.
Orhan: Sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Nazım: Ama sıfırın da bir günahı yok yani, o da yalnız başına güzel öyle. Mesela her şey sıfırla başlar ama bizim elimizde hiç oluyor o. Biz de onunla beraber yavaş yavaş hiçe dönüyoruz."

24 Temmuz 2016

Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

N.Hikmet

23 Temmuz 2016

Muazzam bir ege akşamında, duymak isteyipte duyamadığımız bir ezginin sonrasında kalan, mor leylaklar içinden geçip giden en güzel en kısa iki heceli isme...
Öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna


17 Temmuz 2016

Halk Özeti

Halk “zavallı”
Halk “uyuşturulmuş”
Halk “kendisinden gizlenen gerçeklerle kör, sağır olmuş”
Halk “dinini bunlar yüzünden yanlış yaşamış”
Halk “ahlaklı”
Halk “dürüst”
Halk “namuslu”

Falan değil! 
Benim de ara ara yaptığım burnu büyüklükle onlara “halk” falan deyip, hümanist düşüncelerle “ah bir görseler gerçekleri” diyoruz ya; hah işte onlar o senin ‘gerçekler’ dediğin şeyin dibine kadar farkındalar. Onlar kandırıldıkları için o partiye oy vermiyorlar, onlar kendileri gibi oldukları için o partiye oy veriyorlar. Onlar senin sandığın gibi uykuda değiller, aksine senden on kat daha fazla uyanıklar.

O “halk” aslında kim biliyor musun?

O halk Atatürk Havalimanında çalışan taksici, o halk Cuma namazından sonra torunu yaşında kızın kıçına bakıp iç çeken tonton amca, o halk altın günlerinde üst katında ki günahsız öğrenci kıza “eve erkek alıyor, orospular doldu apartmana” diye dedikodu yapan hacı teyze, o halk tecavüze uğramamak için camdan atlayan kızın haberinin altına “zaten açık kapıymış, ne kaybederdi ki?” yazan türbanlı bacı, o halk daha geçen gün elimden zorla aldıkları, “çaldıysa çaldı, Ecevit, Sezer çalmadı mı? Bu hiç olmazsa müslüman, diğerleri siyonist köpeklerdi” diyen güvenlik görevlisi, o halk ambulansın peşine takılıp üç araç geçmeyi kar sayan trafikteki şoför, o halk ağzından “cahiliye devri” düşmeyen ama “kitap okuyunca başıma ağrılar giriyor” diyen adam, o halk “irkekler birbirini zikiyordu, Allah’ da Lut kavminin üzerine bela yolladı” diye derste anlatıp, akşam erkek öğrencilerinin üzerine çullanan dernek öğretmeni , o halk anaları, babaları öldüğünde üzülmeden önce “sana bir daire fazla düştü” diye saç saça, baş başa giren insanlar, o halk kendi yaşam alanında insan gibi yaşamak için sosyalist partilere oy verip; senin ülkende “müslüman caaanım” diye o partiye oy veren almancılar, gurbetçiler, o halk her ramazan ekranda ki sahtekar “kütük allah diyorduuu” dediğinde ağlayanlar, o halk ağzından “Tanrı Misafiri” düşmeyip Pippa Bacca’ ya tecavüz edip öldürenler, o halk rutin trafik çevirmesinde polise nereli olduğunu sorup en alttan, en üste otoriteye biat edip, yaltaklanmaya çalışanlar..

Halk; tek bir kitap okumayıp, her konuda fikri olanlar.

Halk; kendisi gibi düşünenden başkasının yaşamasını istemeyenler.

Halk; cehaletin hadsizliğinden, izlediği salak saçma dizilerden veya yarışma programlarından mutlu olanlar.

Hakikaten şunda bir anlaşalım bence; halk bu. Sen, ben, biz değiliz. Belki aynı parayı kazanıyor, belki aynı hayat standartlarında yaşıyoruz ama halk ne kandırılmış garibanlar, ne de senin onları sandığın kadar masumlar. Ortada bir savaş var ve bu ideolojilerin savaşı değil! Sadece iyi ve kötü’ nün savaşı!
Alıntıdır.

15 Temmuz 2016

Sevgi, özgürlüğün çocuğudur, hiçbir zaman baskının ve şiddetin değil. Seven, sevileni her zaman özgür bırakmalı, ve sevdiğinin ruhuna inanmalıdır. Daha iyi olanı değil, sana kendini daha iyi hissettireni seçmelisin. Mutluluk tanrıların bir hediyesi olmayıp insanın içsel üretkenliğinin bir başarısıdır.
Bir şeyi yapamayacağıma inanırsam, yapamam. Ama yapabileceğime inandığımda, başlangıçta buna gücüm olmasa bile bu gücü elde ederim. Geçmişin tehlikelerinden biri köle olmaktı, geleceğin ki robot olmaktır.

13 Temmuz 2016

sen ey kendiyle yetinen;
artık suyumuz bulanık,
bir güneş bile olsa sonunda
yolumuz kırık, önümüz karanlık
ve ağır tuğrası alnımızda
padişah yalnızlığın
ama yine de umudumuz kalabalık...

Bir Acıya Kiracı / Metin Altıok

11 Temmuz 2016

"Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens
"Çok sabırlı olmalısın" dedi tilki " Önce karşıma şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın"
Ertesi gün küçük prens yine geldi
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur" dedi tilki. " Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı"

Küçük Prens

10 Temmuz 2016

Neruda: Benim şiirimle kızı baştan çıkarmışsın.
Postacı: Senin yazdığın şiirle kızı baştan çıkardığım doğru. Ama o şiir sana ait değil.
Neruda: Benim yazdığım şiirin bana ait olmadığını mı söylüyorsun?
Postacı: Evet. Şiir, yazana değil ihtiyacı olana aittir.

Postacı (Michael Radford,1994)
Vurulmuşum 
Düşüm, gecelerden kara 
Bir hayra yoranım çıkmaz 
Canım alırlar ecelsiz 
Sığdıramam kitaplara 
Şifre buyurmuş bir paşa 
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız...

09 Temmuz 2016

Bir bedene bir yere ait olma duygusu, umarsızca bedenini sardığında seni başka bir kişiye dönüştürebilir. Sonuçlarının ne olacağını bilmeden uçsuz bir okyanusun ortasına demir attığında gücünüzün tükendiğini, yeni doğacak günün neler getireceğini bilmeden çaresiz bir kurtuluş yolu ararsın. Binlerce mil uzakta bıraktığın, adına şiirler dizdiğin kadının ne adını ne suretini bir bakmışsın hatırlamazsın. 


06 Temmuz 2016

Aldanmak yaptığımız her işte
şaşmaz yazgısı hepimizin,
her sabah parlak işler tasarlar
gün boyunca budalalık ederim.
Birkaç arkadaşım var, kitaplarım, sevdiğim bazı şarkılar var, beni sevmediğine üzüldüğüm birkaç insan var, başka da pek bir şey yok.

04 Temmuz 2016

Belki herkesin dilinde şimdi bu firar
Belki verildi kararım, belki yoldalar