28 Haziran 2013

Hiçbir şeye dönüp bakma. ÖzeIIikIe de kendine. Bozuk bir fotoğraftan başka bir şey göremezsin. Üzerine tek bir saniye binsin, sesIer biIe değişir. İnsan, doğru hatırIayabiIen bir mahIuk değiI. Bu yüzden hatırIamaya çaIışma. H.G.

25 Haziran 2013

Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."
KAZIM KOYUNCU

21 Haziran 2013

Delirmek

Ya gördüm neyleyim?!
İnsanlar vardı duvarın içinde.
Ya ben hep duvara konuştum
Ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var.
Nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar.
Bilmiyorum,
Belki de ben gerçekten delirdim...
Onlar haklı belki de.
İçinde değil duvarların insanlar...
Sadece arasındalar...

19 Haziran 2013

Yalnızlık

her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
kıymetini bilmelidir, dedi.
yalnızdır insan
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da.
insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı 
ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
aşık olun! 
gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı
nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..

18 Haziran 2013

İnanmak istediğim her şeye inandım bugüne kadar. Sonunda öleceğimi, sonunda kanayacağımı bildiğim halde istediğim her şeye inandım. Bir şeyleri elde etmeye çok yakın hissettiğimde de kaybettim. Kaybetmemek dileğiyle...

17 Haziran 2013

İnadına direnmek ve inadına yaşamak

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz, acısını
acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile
içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, onların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı.
Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak.
Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...

Yılmaz Güney

Eğilin

Daha adil bir dünya için, barış için, insan olduğumuz için direndik. Yeri geldi çapulcu olduk, eylemci, terörist olduk.
Ama yılmadık, yılmayacağız...

EĞİLİN - Hüsnü ARKAN

Bugün üstünüzden bir rüzgâr geçiyor
Kapar götürür bütün yalanları, eğilin, eğilin
Siler süpürür büyük kibrinizi, eğilin, eğilin

Burası orası değil artık efendi
Oralı buralı değil bu haziran
Yalnızca sevdalı, yalnızca sevdalı

Bugün üstünüzden bir bayrak geçecek
Yanar tutuşur, elden ele geçer, eğilin, eğilin
Siler süpürür büyük kibrinizi, eğilin, eğilin

Gözün aydın güneş, günaydın çapulcu
Bir ilkyaz sabahında uyanan bütün çiçekler birleşin.


11 Haziran 2013

Üstelik elim hala sende.

Yine baş başa kaldık mı seninle? yine beni suçla, ben kendime çıkan bir yokuş olayım, sonra yine içerleneyim. Sevginin tanımını, aşk'ın anlamını tarihin tozlu raflarında ki şiirlerde arayıp durayım, en kötü şaraplarda teselli ararken yokluğunun farkına varmak yok mu? en kötüsü de bu olsa gerek. 

Yalınayak anlarken bazı gerçekleri, sessizce evinde ağlamaya, "yalnız olmasaydık, yalancı olurduk" demeye var mısın..
Adam yaşama sevinci içinde  
Masaya anahtarlarını koydu  
Bakır kaseye çiçekleri koydu  
Sütünü yumurtasını koydu  
Pencereden gelen ışığı koydu  
Bisiklet sesini çıkrık sesini  
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu  
Adam masaya  
Aklında olup bitenleri koydu  
Ne yapmak istiyordu hayatta   
İşte onu koydu  
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu  
Adam masaya onları da koydu  
Üç kere üç dokuz ederdi  
Adam koydu masaya dokuzu  
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında  
Uzandı masaya sonsuzu koydu  
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür  
Masaya biranın dökülüşünü koydu  
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu  
Tokluğunu açlığını koydu.  
Masa da masaymış ha  
Bana mısın demedi bu kadar yüke  
Bir iki sallandı durdu  
Adam ha babam koyuyordu.

10 Haziran 2013

Diren Gezi Parkı

#Diren Gezi Parkı
#Diren Türkiye

Öfke meydanlarda bir haykırış,
Öfke ustanın kalemi,
Öfke işçinin alın teri,
Öfke vurulmuş halk,
Öfke sesinde gecenin beyaz soluğu
Öfkeliyiz

Biz Hiç Teslim olmadık ki

"haykır acını ey halk! başeğme haykır!
bir yol kavşağındasın ve ancak
yaraların haykırışlarla onarılır
bir yol kavşağındasın ve senin
değişmek için çırpınıyor kaderin
kuşan alnında biriken o kara teri
sırtında şakırdayan kırbacı kopar
soluk al ışıldat o mazlum yüreğini
bak korlaştı acıların, kozalandı
ey halk! parçala şu nankör suskunluğunu başkaldır artık
sevginin ve öfkenin uğultusunu
bağrına vura vura taşırken sana
karşılık gözetmiyor bu gencecik insanlar
ne barbarın tehdidi ne dişleri kıran elektirik
dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir
bu direniş senin için ey halk
bu çığlık senin kollarınla yıkılsın şu köhne dünya
ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı
bir yol kavşağındasın fakat mutlaka değişecek kaderin
bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda üşüyen çocuk
bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
bunu bekliyor zincirin oyduğu bilek
bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
bunun için en genç yerimizi ölümle tanıştırdık
kuşan kendini artık biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
ey halk! haykır acını! bu kara dumanı dağıt"

namluların gölgesinde, binlerce yürek sahip çıktı sibel'e. komutan, binlerce el üzerinde, sarı bir yıldızın ışığıyla uğurlandı. halk, evladını bağrına bastı. şimdi sokakları yakıp kavuran, gökyüzüne asılı duran güneşin sıcağı değil. bir halkın öfkesi yakıyor şimdi zulmün bağrını. delikanlılılarımız, genç kızlarımız, üzerine dünyanın en güzel türküsünün adı işlenmiş kıpkırmızı fularlarını yüzlerine takıp, savurdukları ateş toplarıyla aydınlatıyorlar gecenin karanlığını. şimdi cenk mevsimidir. dağların heybetini alıp ardına yürüyenler, zından karanlığına direnenler, buca'da, ümraniye'de destan yazanlar ve yeni destanlara bilenenler, anadolu'nun her köşesinde zulmedenlerin düşlerini karabasanlara çevirenler binlerce sibel olup haykırıyorlar: "asıl siz teslim olun!"

07 Haziran 2013

Açlık Ve Öfke

Elveda, elveda çiftliğine, fethettiğin 
gölgeye, o berrak dala, 
kutsanmış toprağa, 
öküze, elveda esirgenen suya, 
elveda bayırlara, yağmurla gelmeyen 
müziğe, o kupkuru 
ve taşlı sabah kızıllığının solgun kemerine. 

Juan Ovalle, sana elimi verdim, susuz eli, 
taştan eli, duvardan ve kuraklıktan bir eli. 
Ve dedim ki sana: beddua et o koyu kahverengi kuzuya, 
o en merhametsiz yıldızlara, kurşun renkli bir diken gibi aya, 
gelinsi dudakların kırılmış dallarına, 
fakat dokunma insana, dökme henüz kanını insanın 
dokunarak damarlarına, boyama henüz kumu kanla, 
vadiyi yangınlar içinde bırakma düşmüş 
atardamar dallarının ağaçlarıyla. 

Juan Ovalle, öldürme. Fakat elin 
yanıtladı beni: “Bu toprak 
öldürecek, intikam almak 
isteyecek geceleri, acılığında zehirden 
bir rüzgârdır o yaşlı kehribar hava, 
ve gitar benziyor bir suçlunun 
sopasına, ve bir bıçaktır rüzgâr”

02 Haziran 2013

Gezi Parkı

Sürprizlerle doludur bu ülke...
Ormanları yok ettin, ses çıkmadı...
Ama bir ağaç dalından gidersin...
Genelkurmay Başkanı’nı kapatırsın içeri...
Ordu komutanlarını, kuvvet komutanlarını hapse atarsın...
Kartondan ordu yaparsın...
Tam zafer sarhoşluğundayken sen...
Gezi Parkı’nda, annesi altını değiştirirken bir bebek gözükür, milyonlar bir anda ordu ordu düşer peşine...
Şaşırırsın...

Hukuku yıkarsın...
Yargıyı bitirirsin...
Savcı sen olursun...
Yargıcın yerine oturursun...
Ama gözyaşlarını sile sile balkonlarına çıkan o insanların yüreklerinde bir büyük mahkeme kurulur...
Mahkûm olursun...
Valin...
Emniyet müdürün...
Tomaların, panzerlerin, gaz bombaların, bölük bölük polisin...
Ama su şişesini yarım kesip mendili ile burnuna bağlamış genç kız yumruğunu salladı mı?..
Çuvallarsın...

İstediğin kadar gazetelere el koy...
Televizyonlara yalakaları oturt...
Patronu korkut...
Kendi kafana göre bir medya yarat...
Ama 30 milyon muhabiri, 30 milyon yazarı, 30 milyon kameramanı, 30 milyon editörü, 30 milyon genel yayın müdürü olan sosyal medya yayına geçti mi...

Çuvallarsın...


İstediğin kadar böl milleti...
Bir anda sarılır birbirine; Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı...
MHP’li, CHP’li, BDP’li, İP’li...
Ülkücü, solcu, sağcı, milli görüşçü, komünist, muhafazakâr...
Renklerini, farklılıklarını, kimliklerini bir kenara bırakıp el ele verdiler mi...
Afallarsın...


Bak...
Cumhuriyetin kurumlarını yıkabilirsin...
İlkelerine tekme atabilirsin...
Önderlerimizi aşağılayabilirsin...
Ama gaz bombaları altındaki o gençlerimizin yüreklerindeki ışığı söküp alamazsın... Yurdun dört bir yanında bir anda başlarını güneşe çevirdiklerinde...

Şaşırırsın...