30 Haziran 2015

Biraz vicdan , biraz bahar , biraz yağmur
Bir kaç kitap ( Az geçmiş ) biraz hayal , bir tutam aşk 
Çokça umut ... Herkese iyi gelir.

Farid Farjad ..
gidenler bizden hep bir parça götürürler
o parçanın yerinde de derin izler kalır
herkesin bir yara izi vardır
insanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi
herkesin bir yara izi vardır
kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan
baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi
bu izlerle yaşamaya alışırsın
bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin
ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur
acın da biraz olsun hafiflemeye başlar...

27 Haziran 2015

Ruhi Mücerret

İnsanlar acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil, deliliğini görürler...
“Eğer bunu okuyorsan, bu uyarı senin için. Bu anlamsız yazıda okuduğun her kelime hayatından harcanan diğer bir saniye demek. Yapacak başka işlerin yok mu? Hayatın gerçekten bu kadar boş mu da bu anları daha iyi geçirebileceğin bir yol düşünemiyorsun? Yoksa saygı ve inanç beslediğin otoriteyi ortaya koyanlardan çok mu etkilendin? Okuman gereken her şeyi okur musun? Düşünmen gereken her şeyi düşünür müsün? Sana alman gerektiği söylenen her şeyi satın alır mısın? Apartmanından dışarı çık. Karşı cinsten biriyle tanış. Lüzumsuz alışverişi ve mastürbasyonu bırak. İşinden ayrıl. Bir kavga başlat. Yaşadığını kanıtla. Eğer insanlığını ispat edemezsen, bir istatistik olarak kalacaksın. Artık uyarıldın.
Herkes o kadar kalabalık ki, kimin hayatına girsen fazlalık oluyorsun.
Burak Aksak

Bir Garip Atışma

T.A.
Nasır tutmuş kalbim kaç kez daha kırılabilirdi ki?
Kendime mezar olmuş bedenim, kaç gece daha ah çekecekti ki?
Varsın kuşlar da konmasın göğsümün kafesine

M.Y.
Nasır tutmuş kalbin sevgiye hasret ve küskün,
Duygularına mezar olmuş bedenin şefkate hasret ve bitkin,
Gözlerinde hep bir hüzün, gülümsemen hep bir buruk..

B.T.
Kırılabildiği yere kadar kırılacak
Mezardan duyulacak daha nice ah’ların
Sonra bakmışsın kuşlar zaten hiç konmayacak…

İşte bundandır hep edebiyata kaçışımız.

25 Haziran 2015

Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk

Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme kaybolursun
Sokaklarda mızıka çalma çocuk
Vurulursun

Sizin için ucuz olan nükleer enerji değil, insan hayatıdır. 

Kazım Koyuncu

22 Haziran 2015

Bir insana endişe etmeden sırtını dayamak, güvenmek için hiç bir bilgi birikimine veya makama ihtiyaç yoktur. Bazen hissedersiniz, referans aldığınız kaynaklara güvenirsiniz, hayal kırıklığı yaşadığınızda ise tüm dünyada bu kuralın hiç değişmeyeceğini düşünürsünüz. Çünkü gururunuz bir defa incinmiştir. Üstelik bu incinme birden fazla nüksetmiş olabilirde. Bu hayatta herkesin herkesten beklediği en büyük maneviyat, bir kişi yüzünden açılmış yaraların başka bir kişi üzerinden kapatılmasını beklemek kadar bencilliktir. Halbu ki yarayı açan kimsenin iyileştirmesi gerekmez mi?
En azından nazik bir dille bunu ima edemezmiydi?
Neden bu kadar acımasız bir şekilde yaralarımızı deşip duruyoruz. Neden?
Anılar, hatıralar vs kimin umrunda. Bir insanın kalbine dokunduğunuz an ve acıttığınız an o kalp artık öfkesinden birşey görmeyebilir. 

Kalbimizi tehdit etmeyelim efendiler, zira yaşanacak onca güzel şey varken...

20 Haziran 2015

Kaplumbağalar da Uçar

Bana dediler ki, Kamışlı'da
Dilberin hastadır.
Bu dilberin hastalığı üzerine
Kimse bir çare diyemiyor

Dediler ki gelindir, küçüktür
Hikayesi çok uzundur
Doktorun elinde yaralıdır
Kirli tırnakların altındadır

Bana dediler ki Diyarbakır'da
Dilberin feryatlardadır
Gözlerimde gözyaşlarım
Gecede gündüzde kızıl bir pınardır

Gülazer

Yarin aklını yitirdi Gülazer, tek derdi sendin
Koynunda, göğsünde tutamadın Gülazer,
Aklı da, son gözyaşı da Dicle'nin asi sularına karıştı.
TA

Gula min bê evin e wey gulevinê
Gula min gula zer e wey gulizeram
Ber çavêm here ü were

Derdê min yek bü te kir sedhezar
Ez ji vi canê xwe bûme bezar

Benim gülüm, aşksızdır,ah aşk gülüm
Benim gülüm,sarı güldür ah gülüzarım
Gözümün önünden gel git

Bir derdim vardı, şimdi oldu yüz bin
Bıktım ben bu canımdan

19 Haziran 2015

"Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi."
Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. 
İnsan çekiyor. 

Çocuklar istiyorum: haşarı, sarışın, esmer, edepsiz…
Seyahatler çekiyor içim. Dünya yüzündeki tuzlu sularda ışıklı vapurların gittiğini; Paris’te kırmızılı, yeşilli, turunculu işaret fenerlerininin bulvarlar boyunca akan köhne taksilere sis içinde yol gösterdiklerini; caddelerde, meydanlarda gotik binaların kayalar misali yükseliverdiğini; bisikletine tünemiş genç bir kadının türkü söyleyerek geçtiğini; pırıl pırıl matruş bir adamın pırıl pırıl bir bıçakla bonfire kestiğini; yalancı inciler içinde dolgun bir kadının Napoli’de şarkılı bir kahvede fıstıklı dondurma yediğini; yattare meydanlarının lokantalarında koynak içerek garip valizleriyle yolcular bekleştiğini; bir üçüncü mevki vagonda yaşlı bir adamın şehir içerinden tren geçerken, gençken oturduğu kahveleri tanıyarak titrediğini..

..~Sait Faik Abasıyanık - Son Kuşlar~

"Seninim. Yoksa, hiçbir şey olmak istemiyorum.
Birçoklarının almak için, neleri varsa verip de gene olamayacakları bir şey olabilirim oysa.
Ama seninim.
Ve sen, itmez, terslemezsen bu bana yeter."

..~Ahmed Arif~..
İzin alır gelirsem,
Güleceksin sevincinden
Sabahları erken kalkacağız
Sobamızı yakacağız,
Saçların güzel olacak tütünümün renginden
Ellerin çay kokacak
Gün doğacak sesinden..
Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim
Sözler vardı içimde işe yaramayan
Sözlerle konuştum karanlıkla...
Önce söz yoktu kalbimin en doğusunda
Sözler...
Bir yağlı urgandı acıyı boğmaya yarayan
güneş masum, ay kahpe, biri sen biri bendi 
aşka sıfır eski konak, gün sefil gece demdi. 
o dava eskidendi ter içinde her pişmanlık.
mevzu ağır, ortam rahat elini sallasan bana değerdi.
kapardık kapıları bütün dünyaya, 
gömerdik maskeleri kadeh diplerine, 
sil baştan, en başından sesim teninde biterdi

18 Haziran 2015

Madalyonun Diğer Yüzü

500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı.
Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu.

5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.
Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu.

Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur...mutluluğun peşinden gitmek."

17 Haziran 2015

Denize Bıraksam Kalbimi

Bugün adım adım gezdim seni 
Hatıralardan bir yokuş 
İçimde hiç eskimeyen bir resim gibi 
Çok özledim, özledim seni 
O güldüğüm âşıklar gibi bir hoş 

Denize bıraksam kendimi, 
Kumlara uzatsam gölgeni, 
Havada umut, ruhum firar, 
Güneşte kurutsam kalbimi
Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini
Kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz, bir kere gelmiş bulundum

Edip Cansever

11 Haziran 2015

Şimdi güzel romantizm üzerine denemelerimiz var, güzel sevgi hikayelerimiz var, anılarımız var, şimdi olup biten, hızlı tükenen, artık açlık çekmeden kendisini hemen doyuran aşklarımız var, doygunluktan öte olmayan duygularımız var. sevmenin tehlikeye atıldığı günler geride kaldı, tehlikeye zaman bile yok artık. bir zamanlar aşk tehlikenin kendisiydi, şimdi aşk için hiçbir tehlike yok, çünkü artık kısa ömürlü. nedenler bitti, sonuçlar önem kazandı. içgüdüler duyguları deforme etti, öyle acıya eğilimli günler de kalmadı. güçsüz kaldı insan her yönden, sevgiden, aşktan. güzel nimetleri mahvetti, kader diyip şimdi geçti köşesine.. şimdi köşeye geçenlerin trajedisi sergileniyor... açık gözle bakmak mübah...!


03 Haziran 2015

İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar?
Ya çıldırır, ya öleceğini unutur.

3 Haziran 1963

Niçin öldün Nâzım? 
Ne yaparız şimdi biz 
şarkılarından yoksun? 
Nerde buluruz başka bir pınar ki 
onda bizi karşıladığın gülümseme olsun? 
Seninki gibi ateşle su karışık 
acıyla sevinç dolu, 
gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım? 
Kardeşim, 
öyle derin duygular, düşünceler yarattın ki bende, 
denizden esen acı rüzgâr 
kapacak olsa bunları 
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir, 
yaşarken seçtiğin 
ve ölümden sonra sana barınak olan 
oraya, uzak toprağa düşerler. 
Al sana bir demet Şili kasımpatlarından,
al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını, 
halkların savaşını, kendi dövüşümü 
ve yurdumun kederli davullarının boğuk gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen yüzüne hasret,
benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma güç
veren dostluğundan yoksun.
Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde, 
kinin oklarını aramıştım gözlerinde, 
ama parlak bir yüreğin vardı, 
yara ve ışık dolu bir yürek.
Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
her yana ektiğin çiçekler olmadan? 
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler, 
teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.
Pablo Neruda 
Kimin kalbinde bir ağıt olsam, 
İnceden süzülürdüm Kızılırmak'a doğru
Bundandır sitemi, çağlaması..

Yeni Bazen

İyi hissettirmek ve iyi hissetmenin türlü türlü modelleri vardır, Zira bunu başarabilmek ise içinde yatan aslandan geçer. Beylik laflar etmenin lüzumu yok, ihtişama ise hiç gerek yoktur. Kalbin bir yerlere göç ettiyse ve bunun farkına varamadıysan, başka diyardasındır artık.
Yalnız kaldığın o anda, "ne oldu be, şimdi ne olacak?" diyorsan kaybedensin sen. Kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.

Peki bunun farkında olmak, yaşlı bir kızıl derilinin dediği gibi, hayatın bize sunamadıklarını mı sunar; yoksa bir radyo dinleycisinin dediği gibi, sanat diğer tüm şeyler gibi seks için midir? Yaşlı bir kızıl derili ne kadar yanılabilir?

Edit: T.A.

02 Haziran 2015

Bilim Analizi

Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Özlediğin, arzuladığın şeylerin hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için aptal gibi görünme riskini göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum.
Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan kederlerimizle yüzleşip yüzleşemeyeceğini bilmek istiyorum.
Yüreğin doğanın ritmi ve yaşama sevinciyle dolu bir sevdanın sınırlarına vardığında, o sınırları feda edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.
Anlattığın hikâyenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi ruhuna ihanet etmemek için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum. İhaneti göze aldığın her seferinde, sonuçlarını ayakta karşılayıp karşılayamayacağını bilmek istiyorum.
“Güven” kelimesinin senin için ne ifade ettiğini bilmek istiyorum. Bazen sana karanlık gibi görünse bile, gelen günün içindeki o büyülü ışığı görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.
Hatalarımıza fırsat verip vermeyeceğini, bir gölün kenarında durduğumuzda gümüş ay’a benimle birlikte “Evet!” diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da neye sahip olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin
ardından, kırılmış, yorgun ve bitap, ayağa kalkıp kalkamayacağını; “çocuklar” için yapılması gerekenleri yapıp yapamayacağını bilmek istiyorum.
Kim olduğun, buraya nereden ve nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Birlikte bir ateşin ortasına düştüğümüzde, gerektiğinde yanmayı göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum.
Yalnız kalmaya katlanıp katlanamadığını bilmek istiyorum. İçinde yüreğinden başka tutunacak hiçbir şeyin kalmadığında, o amansız varlığını sevmeye devam edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.
Bugüne kadar ne öğrendiğin, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum...''

01 Haziran 2015

Haziranda Ölmek Zor

neden böyle acılıyım 
neden böyle ağrılı 
neden niçin bu sokaklar böyle boş 
niçin neden bu evler böyle dolu? 
sokaklarla solur evler 
sokaklarla atar nabzı kentlerin 
sokaksız kent 
kentsiz ülke 
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı